Diyanet, hangi "ekol"ün devamı?
Bu yıl, mübarek Kadir Gecesi'nin, kutlu 19 Mayıs'a denk gelmesi vesilesiyle;
Haçlı işgal ordularının "Darülislam"ı, "Darüharb"e çevirmelerine göz yummadıkları için…
Camilerimizi ezansız ve -camilerimizi bombalayıp birer taş yığınına çeviren Yunan'ı denize dökerek- Türk ülkesini camisiz bırakmadıkları için…
Karılarımıza, kızlarımıza, analarımıza, bacılarımıza uzanan elleri kırdıkları; onları düşmanın tecavüzüne terk etmedikleri, başlarındaki örtüyü yerlerde süründürmedikleri için…
"Hilafet"i ve İslam dinini İngilize oyuncak ettirmedikleri için…
Bizi vatansız bırakmadıkları, devletsiz bırakmadıkları, bayraksız bırakmadıkları için…
Bu gece bütün dualarımızı, başta Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, Türk Milleti'nin işgale karşı direnen her bir ferdi için de, bütün Kuvayımilliye şehit ve gazilerimiz için de ediyoruz…
Allah, mekanlarını cennet etsin…
Amin.
***
Bu kadardı.
Çok kolaydı.
***
Kadir Gecesi'ni, pekala yeni bir ayrışma ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde eda etmek de mümkünken, eski DYP Milletvekili Turhan Güven'in, FOX TV'de, İsmail Küçükkaya aracılığıyla duyurduğuna göre, Diyanet, Atatürk ve silah arkadaşlarına yer vermemiş; TRT1'den yayınlanan kandil duasında.
***
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde yer alan "Kurumsal tarihçe"de şöyle bir izahat yer alıyor:
"Osmanlı döneminde Müslümanlara sunulacak din hizmetleri, bir devlet görevlisi olan Şeyhülislam tarafından idare edilmiştir. Şeyhülislamlık, Osmanlının son iki asrına gelinceye kadar vakıflara dair işler ve din hizmetlerinin yanında adliye ve eğitim hizmetlerini de yürütmüştür. Tanzimat Dönemi'nden sonra, Adliye ve Maarif Nezaretlerinin kurulmasıyla birlikte Şeyhülislamlığın yetki alanı sadece dini konularla sınırlı hale gelmiştir. Ömürleri boyunca bu hizmeti sürdürmek üzere atanan Şeyhülislam'ın devlet erkânı arasındaki konumunda zaman içerisinde değişimler olmuş; daimi olarak Divan (Bakanlar Kurulu) üyesi kabul edildiği zamanlar olduğu gibi, gerektiğinde Divana katıldıkları zamanlar da olmuştur. Osmanlı Devleti'nin son döneminde kabine sistemine geçildikten sonra Şeyhülislam, Şer'iye ve Evkaf Nazırı adıyla kabine üyesi sayılmış ve görev süresi, üyesi olduğu hükümetin ömrüne bağlı hale gelmiştir.
Cumhuriyet'in ilanından önce, Kurtuluş Savaşı ve yeni bir devletin kurulması gibi son derece olağanüstü hallerin yaşandığı bir zaman diliminde kurulan TBMM Hükümeti döneminde de din hizmetleri ihmal edilmemiş, 3 Mayıs 1920 tarihinde oluşturulan hükümette Şer'iye ve Evkaf Vekâleti adı altında bir Bakanlık yer almış, bu bakanlık Osmanlı devletindeki Şeyhülislamlık ile 3 Mart 1924'te kurulan Diyanet İşleri Reisliği arasında bir köprü vazifesi görmüştür."
***
Bu satırlardan öyle anlaşılıyor ki, Diyanet kendisini "Şeyhülislamlık" makamının bire bir karşılığı olmamakla birlikte "devamı" varsayıyor.
***
Devrin şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi, bir işgal ve tecavüz bileti olan Sevr'e onay vermiş, kurucusu olduğu Teali İslam Cemiyeti adına yazdığı bildiride Kuvayı Milliyecilere "Kudurmuş haydutlar" olarak nitelendirmişti.
Türkiye Cumhuriyeti'ni "mürtet" ilan etmişti.
Mustafa Kemal ve milli mücadelenin diğer "ileri gelenleri" hakkında ölüm fetvası yazmış ve "Padişah'ın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her müslümanın dini görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır" demişti.
Yetmemiş, Atatürk'ü "kahpelik", "hayasızlık", "sahtekarlık", "utanmazlık"la itham etmişti.
Devrin şeyhülislamlarından Dürrizade Abdullah Bey de, Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkındaki ölüm fetvasına onay vermişti.
***
"Böyledir" demiyorum, ama eğer böyleyse, yani Diyanet'in kendisini "devamı" varsaydığı "Şeyhülislamlık"tan kastı, yukarıda andığım isimlerle temsil olunan, hatta biraz daha geriye Kemal Paşazade Ahmet Şemşsettin Efendi'lere, Ebussuud Efendi'lere, Hoca Saadeddin Efendi'lere de dayandırabileceğimiz "ekol" ise çok da şaşırmamak lazım değil mi Atatürk'e dua etmediklerine!
"Yok, biz Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvasını imzalamayı reddedip istifa eden" ekole mensubuz diyorlarsa, ilk cuma hutbesini "Atatürk sayesinde 'darülharp' olmaktan kurtulmuş bir ülke"nin Diyanet İşleri'ne yakışır şekilde telafi ederler herhalde!