“Dirpan” sorunu ve CHP’nin Tayyip’i!

“AKP, dirpani kullanarak iktidar oldu, dirpani kullanarak oyunu artırdı, dirpani kullanarak Türkiye’nin rejimini değiştirme girişiminde bulundu ve yine dirpani kullanarak son darbeyi indirmeye hazırlanıyor. Muhalefetin bunu görmesi lâzım ki oyunu bozsunlar...”
Bu sözler, Avrupa görmüş, “Doktor” lakaplı bir akrabama ait. Hasan amca, askerde sıhhiyeci imiş... Bir süre de Fransa’da sağlık görevlisi olarak çalışmış...
Hasan amcanın sözleri profesyonel bir politikacı gibiydi ama televizyonlardaki konuşmacılardan esinlendiği anlaşılıyordu. Türbana “dirpan” dese de türban tartışmaları, CHP ve özellikle MHP’ye gidecek merkez sağ oyları tırpanladığı için bu telaffuz değişikliği de gerçeğe ayna tutuyordu.


***


AKP, TBMM’ye başı örtülü dört kadın milletvekili sokarak, önümüzdeki dönemde de din istismarı üzerinden gücünü korumayı planladığını gösteriyor. Sırada vali ve kaymakamlar, polisler, askerler, hâkimler ve savcıların da türban takması var ki bu tartışma yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler boyunca devam eder. Türban sorunu biterse tartışma kamusal alanda kara çarşaf giyme özgürlüğüne kadar gider. Resmi veya özel öğrenci yurtlarında kız ve erkek öğrencilerin beraber kalması hiçbir zaman söz konusu olmadığı halde Tayyip Erdoğan’ın “Biz buna izin vermeyiz” diyerek muhafazakârlık edebiyatı yapmasından da bu tür tartışma alanlarını genişleteceği anlaşılıyor.
Bu süreçte akıllı bir politika takip edilmezse bu tartışmalar, CHP ve MHP oylarını en az üç defa daha tırpanlar!
CHP’nin “Meclis’te türban” a direnç göstermemesi, bazı CHP’liler tarafından “Gol yemeyelim derken atılan golü seyretmiş olduk” diye değerlendiriliyor ama siyaset bir satranca benzetilirse bazen rakip oyuncuya yem vermek gerekebilir.


***


Elbette siyasi partilerin kendi liderleri, kadroları ve halka sundukları politikalar, bu konulardan daha önemlidir. Mesela CHP’de Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olabilmesi için CHP’ye dönmesine izin verilmesi, kazanma şansı olan bir kişinin önünü açmak olarak değerlendirilemez.
Bilindiği gibi Mustafa Sarıgül’ün liderliğini üstlendiği Türkiye Değişim Hareketi Genel Sekreteri Hasan Aydın, “Amerika’nın Birleşik Devletleri oluyorsa Türkiye Birleşik Devletleri de olur. Avrupa Birliği devleti oluyorsa Türkiye Birliği devleti de olur. Bal gibi olur. Federal Almanya oluyorsa, Federal Türkiye de olur” diyordu. Turgut Özal, Abdullah Öcalan ve Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman ısıttığı proje de budur zaten.
Projenin asıl sahibi ise ABD’dir. Bu görüşler, ABD Kongresi’nin 31 Ocak 1896 tarihinde aldığı gizli bir kararda da benzer bir şekilde yer alıyordu. Gizli kararda “Uluslararası Hıristiyan Komitesi’nce din, mezhep ve milliyet özelliklerine bakılmaksızın geçici bir Hıristiyan yöneticinin Türkiye’nin başkanı olarak seçtirilmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri olarak kabul edilip, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması sağlanacaktır” deniliyordu.


***


AKP iktidarının, ekonomik alt yapıyı, Türklerin elinden çıkararak yabancılara teslim etmesi ile paralel olarak Tayyip Erdoğan’a 2 Temmuz 2001 tarihinde ABD’den gönderilen ve parti programı haline getirilen gizli CFR memorandumunda istendiği gibi yerel yönetimleri özerkleştirecek yasal alt yapıyı hazırladığı da bilinen bir gerçektir.
Federasyonu, “dirpan” sayesinde Tayyip Erdoğan’a yaptıramazlarsa onun CHP modeli olan Mustafa Sarıgül üzerinden CHP ile uygulamaya çalışacakları kabak gibi meydanda değil mi? Bu da Türkiye’nin tırpanlanması olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları