Din istismarının çivisi çıktı

Anadolu’da bir atasözü var... “Yarı hoca dinden, yarı doktor candan eder” diyen. Siyasette dinin pervasızca kullanılması toplumun iç huzurunu bozacak kadar tırmandı. Dine zarar vermeye başladı.
Twitter ve YouTube yasağının tartışıldığı günlerde, camilerde okutulan “Hürriyet ve mesuliyet” başlıklı hutbede, iktidar kararlarını destekler şekilde özgürlüklerin kısıtlanabileceğine dair mesajların yer alması o zaman çoğu kişi tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Oy avcılığı peşinde, din istismarı, milli ve ulusal değerlerin dışlanması veya önemsizleştirilmesi Türkiye’de siyasi ve sosyal dengeleri tamamıyla bozdu.
Kainatta, dünyada, insan fiziğinde, ekonomide ve toplumda her şey denge üstüne kuruludur. Doğada denge bozulunca deprem oluyor. Ekonomide denge bozulunca kriz oluyor. İnsan fiziğinde denge bozulunca hastalık geliyor. Siyasette denge bozulunca hem bozanlar altında kalıyor, hem de toplumsal huzur bozuluyor.
Birçok insan din istismarını sorgulamaya başladı. Suriye de “Allahu Ekber” diyerek çocukların kafasını kesen cahiller, insanların iç huzurunu bozuyor ve dine zarar veriyorlar. Bu gibi vahşet örnekleri, insanların psikolojisini ve dine bakış açısını olumsuz etkiliyor.
Twitter yasağına destek veren Diyanet İşleri bile Başbakan’ın Soma faciası için, “Madenciliğin fıtratında vardır” demesine dayanamadı ve “Soma’daki gibi hadiseleri İslâm açısından değerlendirirken yaratıcının sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa insanın suç ve sorumluluklarına ilahi kudret üzerinden mazeret üretmek de o kadar yanlıştır” diye açıklama yaptı.
Demokratik bir toplumda işi olanın, geçimi derdi olmayanın, sağlık sorunu olmayanın mutlu ve huzurlu olması gerekir. Ne var ki Türkiye’de hiçbir sorunu olmasa bile insanların bu istismarlardan dolayı iç huzuru yoktur. Siyasi gerilim, toplumu daha çok geriyor. Aşırı din istismarı ve kamplaşma, gelecek endişesi yaratıyor.
Din istismarı, ekonomik hayatta da haksız rekabet yaratıyor. Her siyasi iktidar döneminde, iktidara yakın olanlar daha çok ihale alır ve devlet imkanlarından daha çok yararlanırdı. Ancak diğerleri de iş yapardı. Bu defa denge servetin el değiştirmesi şeklinde bozuldu. Siyasi iktidar eliyle haksız rekabet oluşturuldu.
Ben İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı iken, görüşlerinden ve ideolojik anlayışından bazı akademisyenlerin terfilerinin engellenmesine karşı çıkardım. İnsanların akademik performansı ile düşüncelerinin farklı değerlendirilmesi gerektiğine inanırdım ve bunu da yaptım. Bugün bu gibiler içinden geçtikleri ortamı tamamıyla unuttular. Kendi anlayışında olmayanlar, bir tarikattan destek almayanlar, tamamıyla dışlandı.
Dünün mazlumları bugünün zalimleri oldu. O kadar ki geçirdikleri badireleri çabuk unuttular ve bugün kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımıyorlar.
Din istismarcıları milli değerleri ve demokrasiyi de kendi anlayışları doğrultusunda kullanıyorlar. Söz gelimi bir yazar, soykırım var diye Ermenilerden özür dileyenleri demokratik insanlar olarak tarif edebiliyor. Ermeni çetelerinin, Erzurum, Kars, Ardahan’daki katliamlarını, savaşta İngilizlerle işbirliği yaparak Türkiye’yi arkadan vurduklarını ve Osmanlının içten teslim olmak yerine onları zorunlu olarak tehcir ettiklerini unutuyorlar. Ya da bildikleri halde kurgulandıkları bir hedefe ulaşmak için söylüyorlar.
Din istismarında dengenin bozulması kırılma noktasına geldi ve giderek toplumsal tepkilerin daha da artmasına neden oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları