Dilini mi bağlamışlar?

Uzun bir süre şimdi "FETÖ" diye adlandırılan yapının yayın organlarından Zaman'da da yazan, "Çözüm Süreci"nde AK Parti'nin seçilmiş "akil insanları"ndan olan, şimdi de Gelecek Partisi'nin kurucuları arasında yer alan Etyen Mahçupyan, "Ahmet Davutoğlu kendi bildiklerini ve yaşadıklarını anlatırsa bir gün bütün bu yakın tarih yeniden başka türlü yazılacak" diyor.

Neden?

Üzerine yıkılan bütün veballerin aslında başkalarının omuzlarına yüklenmesi gerektiğini mi öğreneceğiz sayesinde?

Mesela anlattıkları, şimdi "kahraman" sayılanların "hain" olduğunu mu çıkaracak ortaya?

Dilinden "Hz. Ömer adaleti"ni düşürmeyenlerin faili oldukları adaletsizlikleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları mı ifşa edecek?

Siyasi, ideolojik, bürokratik maskelerin ardına gizlenmiş hırsızların, dolandırıcıların, sahtekarların kimliklerini mi deşifre edecek?

"Pandora'nın kutusu" gibi bir sandığı mı var iktidarın; kapağı aralandığı anda ortalığa dökülecek suçlar, ayıplar, günahlar, kabahatlar mı açığa çıkmayı bekliyor orada?

Öyle varsayalım.

Bu hal karşısında alınması gereken "doğru" tavır, örtülü bir "konuşursam görürsünüz ha" mesajı salmak mıdır; muhataplarına?

Yakın tarihin yaşandığı gibi yazılmamasına en iyi ihtimalle seyirci kalmış, daha yakın ihtimalle ortaklık etmiş birinin bu yanlışlığı düzeltmeyi hâlâ şartlı olarak ve "belki" vaat etmesini bir erdem olarak mı algılamamız gerekiyor bizim şimdi?

Yoksa bizim ne olarak algıladığımız çok da önemli değil mi; bu "anlatırım ha"nın muhatabı bizatihi anlatılacaklara konu olanlar mı aslında? Uğraması muhtemel baskılara bir savunma kalkanı, dokunulmazlık zırhı olarak mı kullanmaya çalışıyor Davutoğlu şimdilik sadece varlığını duyurduğu "sırları"nı?

Bu çıkış sizin burnunuza da biraz fazla "şantaj şantaj" kokmadı mı?

Ortak olduklarından, parçası olduklarından -olabilir- vicdan azabı duyabilir insan, pişman olabilir, itirafta bulunmak taşıdığı yüklerden kurtulmak isteyebilir, Davutoğlu'nun hali buysa, "tarihin" doğru yazılmasına -kendisi de bedelini ödemek pahasına- katkıda bulunmak istiyorsa buyursun anlatsın ne anlatacaksa, bir mani mi var, dilini mi bağlamışlar?

Hiç mahsuru yok; sayın Davutoğlu bugüne kadar anlatmadıklarını bugünden sonra da anlatmayabilir bence; "gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak için" kimsenin lütfuna muhtaç olmadığını bilecek kadar tecrübe yaşadı bu ülke.

"Eş durumu"ndan ittifak çatırdadıcıların sicil kaydı

"Habur tiyatrosu"nun yaralarını hâlâ saramamış bir ülkenin karşısına alternatif diye "Devran tiyatrosu"yla çıkmaktaki siyasi akılsızlığı tartışmıyorum bile; keza "PKK'nın siyasi uzantılarıyla ittifak" kara propagandası altındayken "PKK'nın siyasi uzantılarıyla" ve "ısrarla" poz vermenin "milli vicdan"daki kabul edilemezliğini de…

Yasalar herkese eşit uygulanmalıdır. Kimin başına gelirse gelsin "hukuksuzluk" karşı çıkılması, mücadele edilmesi gereken bir durumdur. Bunun mücadelesini verilebilir. Ama yasaların uygulanmasındaki eşitsizliğe karşı çıkıyorum ayağına buna uğradığı iddia edilen kişiler, ideolojiler, onların hak-hukuk bilmez tutumları, bizatihi Anayasal düzene karşı kurguladıkları hedefleri meşrulaştırılamaz. İkisi apayrı sonuçları olan, bambaşka tavırlar. İkincisini yapmaya kalkışanlar, hiç kusura bakmayacaklar, her türlü haklı eleştiriye, haklı tepkiye hazır ve razı olacaklar.

Ve fakat ilk taşı en günahsız olan atsın mümkünse!

CHP Genel Başkanı yahut İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın eşinin davranışlarını bir siyasi ittifakı "bozma nedeni" olarak dayatanlar, vaktiyle DSP Genel Başkanı'nın eşi "Eli kanlı katillerle hükümet kurmayı içimize sindiremeyiz" dediği vakit, kurmaktan vazgeçmişler mi o partiyle siyasi ortaklıklarını?

Vazgeçmiş olanlar ne deseler haklılar; hakları var…

Lakin o gün sağıra yatıp da, o siyasi ortaklığın kaymağını iştahla yiyenler mümkünse bu konuda hiç konuşmasınlar…

SORU-YORUM

YSK Başkanıyla yapılan istişarenin hemen ertesi günü CHP'li büyükşehir belediye başkanlarını adeta toplantıyı terk etmeye teşvik edercesine konuşmak tesadüf eseri midir, yoksa Ankara için hiç sürpriz olmayan bir "erken seçim" yahut "referandum"un ayak sesleri midir?

Yazarın Diğer Yazıları