Devletimiz Ses verdi: Buradayım!

Bugün birkaç konuya birden değineceğiz.

Önce Millet İttifakı''nın açıkladığı 2300 maddelik "Mutabakat metnine" yönelik tepkilere bakalım.

1-Millet İttifakı "Mutabakat metni" ciddi eleştiri aldı mı derseniz, derim ki, birkaç uzman (ekonomist) dışında eleştirilerin çoğu ideolojik kabullere dayalı.

Sosyalist tarafı ağır basan kesim, "Atatürk yok" derken, bir kısmı "laiklikten" söz edilmediğini ileri sürdü. Bazıları da belgenin "yeni bir şey getirmediğini" belirtti.

İktidar bloku ise, meseleye gerçekçi bir eleştiri getirmek yerine, troll mantığıyla yaklaştı. Çarpıtarak (dezenformasyonla) kendi kitlesini iknaya çalıştı ve halen daha buna devam ediyor.

Meselâ?

"Avrupa''dan aferin alacaklarmış" gibi. "Devleti tasfiye edecekler" gibi söylemler.

AKP grup toplantısında Erdoğan, büsbütün alakasız bir suçlama yaptı: "20 yıllık kazanımları yağmalamayı hedefliyorlar" dedi. Cumhurbaşkanlığı makamının Çankaya''ya taşınmasına itiraz etti.

Bunların hiçbiri, -felsefi söylemle- "Öznesi nesnesiyle ötüşmeyen" ifadeler. Akademik anlatımla; veriye dayanmayan, bağlamından kopuk, rasyonel olmaktan uzak cümleler. Gündelik ifadeyle en kestirme yoldan söylersek, çarpıtma ve saçmalamadır.

Hâlbuki seçmen olarak biz, ciddi bir ekonomi eleştirisi beklerdik. 20 yıllık iktidar tecrübesini geride bırakan bir siyaset ekibinden sağlam temellere dayalı dış politika eleştirisi duymak isterdik.

Ama yok.

Hele "Yandaş" olarak tarif edilen medyanın çaresizliği hepten şaşırtıcı. Programlara çıkardıklarıyla, DEVA Partisi lideri Babacan''ın iktidara gelip başardıkları karşısında "Avrupa''nın bile kendilerini alkışlayacağı" yani hayranlık duyacakları anlamında söylediklerini, çarpıtıp "AB''den aferin bekliyorlar" diyerek saatlerce program yapmaları akıllara ziyan.

İktidar kadrolarıyla yandaş basının içine düştüğü ve umut olarak sarıldıkları durum kısaca bu.

Hayırlı işler dileyelim.

2-Anayasa Mahkemesi''ndeki seçim sonuçlarına pek çok kişi sevindi.

Neden?

Herkes Zühtü Arslan aşığı olduğundan değil.

Nihayet Türkiye Cumhuriyeti''nin en temel, en yüksek ve en kudretli kurumu olan Anayasa Mahkemesi, tüzel kişi olarak, iktidar kişisinin veya siyasi kişi ya da kişilerin hegemonyasına girmeyi kabul etmeyerek yasaların kendine verdiği özü üstün tuttuğu için.

Bir devlet, kurumlarıyla yaşar ve kurumlarıyla varlık gösterir. Devleti ele geçirmek isteyen iktidar kişileri, devlet kadrolarına kendi adamlarını yerleştirerek, kurumları, siyasi boyundurukları altına alırlar. Böylece devlet tüzel kişisi, yavaş yavaş insan kişisinin hizmetkârı olur. Artık, topluma değil, kendisini ele geçiren sahibine itaat eder.

Peki, olması gereken nedir?

Devletin asıl sahibi olan topluma yani millete ve onun çıkarlarına "hukukun üstünlüğü" kuralına uyarak hizmet etmesidir. Anayasa Mahkemesi üyeleri, içinde bulunduğumuz siyasal ortamda devletin hâlâ tam olarak esir alınmadığını ve anlamlı bir ses vererek her bir Türk yurttaşına; "buradayım" diye seslendiğinin göstergesidir.

Hürmet ederim aziz devletim.

3-Türkiye''de kaç keredir borsa çöküyor, yükseliyor ve birkaç kişi milyonlarca insanın parasına "zarar ettiniz" deyip sahip oluyor. Öyle ki kendilerini epey yükseklerde gören şirketlerden bazılarının yöneticileri "Bizim şirketimizin bu kadar yükselmesi mümkün değil" açıklaması yapıyor. Kendi durumlarını görüp şaşıranlar var. Basına yansıyanlara bakılırsa 5 milyon kişi zarara uğratılmış.

Soygun var diyorlar.

Duyan var mı?

Yazarın Diğer Yazıları