Deprem ve hükümet
Van’daki deprem, 24 şehit vermemizin ardından yüreğimizi dağlayan yeni bir acı darbe oldu. Son yıllarda Çanakkale’de şehitlerimizi ziyaret ettiğimde, vatan ve iman için toprağa düşmüş Hakkârili vatan evladı ile Manisalı vatan koçunun huzurlarında utanıyor ve mahçup oluyorum. Onların yanında Vanlı, Edirneli ve Osmanlı İmparatorluğu’nun coğrafyasından şehadet şerbeti için gelmiş yiğitler. Bosna, Üsküp, Varna, Kırım asıllı şehitlerimiz.
Huzurlarında derinden gelen seslerini duyarım “Biz, siz bu birliği, bütünlüğü bölün, parçalayın diye mi emperyalizmle boğuşarak şehit düştük! Nedir bu şuursuz haliniz? Neden ırkçılık davasına düştünüz? Bizlerin omuz omuza canımızla, kanımızla verdiğimiz mücadeleyi, bu vatanın hangi şartlarla kurtarıldığını, memleketin her köşesinden 14,15 yaşındaki delikanlıların korkusuzca ölüme gittiğini ne çabuk unuttunuz?” Ve içim ateşle dolar.
Merkezi Erciş olan deprem sonrası yurdun her köşesinden kurtarma ekiplerinin adeta uçarcasına Van’a akışları, tv kanallarının müştereken düzenlediği “Van’a Yardım Gecesi” nde milletimizin gönülden gelen cömertliği karşısında içimdeki ateş soğudu, şükürler ettim. Deprem sadece toprağı sallamamış, gönülleri, akılları da sarsmış, birleştirmişti.
Bu birlik vatandaşlık şuurudur. Benim vatanım, bayrağım kadar aziz insanım, yurdum, milletim diyebilmek; Cumhuriyetin getirdiği rejimin vatandaşlarına tanıdığı, büyük mutluluk fırsatıdır.
88 yaşını dolduran Cumhuriyetimiz ne yazık ki çok yara aldı. Temel tercihleri reddedildi. Milli Ekonomi, Milli Sanayi, Demiryolu, Milli Banka gibi Cumhuriyeti güçlü, ufuklu kılan bütün temel doğrular siyasi irade tarafından tartışılmadan terk edildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları geçmiş borçları dikkatle ödemiş, dış borçtan uzak durmuş, bütçenin “denk” liğini itinayla korumuştur.
Atatürk her bütçe döneminde şu talimatı verirdi: “Ne kadar paramız varsa o kadar iş yapın, enflasyondan uzak durun.” 16 yıl harbetmiş bir büyük devletin tarihe mal olurken genç cumhuriyete bıraktığı en büyük tecrübe mirası, “Milli Devlet” ve “Vatanın şehit kanlarıyla perçinlenmiş bütünlüğü” dür. Bu bütünlüğe musallat olan her düşman yok edilmelidir.
Cumhuriyet en sıkıntılı, en yoksul yıllarında “Sosyal Yardım Bakanlığı” nı kurmuş ve çalıştırmıştır. Cumhuriyet için vatandaşın sağlığı, refahı, güvenliği en önemli hizmetlerdir. Güvenlik daima önde gelmiştir. Cumhuriyet devletin hayır kurumu olmadığının şuurundadır. Devlet hayır hizmetlerini öncelikle Kıızılay eliyle yapar. Güvenlik hizmetleri ise Silahlı Kuvvetler, Jandarma ve polis eliyle sağlanır.
Cumhuriyet Bayramı başta olmak üzere Milli Bayram törenlerinde askerler ve emniyet güçleri geçit yaparken sessizce şu mesajı verirler: “Ey milletim, büyük fedakârlıklarla donattığın, beslediğin Ordu, emniyet güçleri Cumhuriyeti ve seni canı pahasına korumaya hazır ve kararlıdır!” Millet bu sene bu güvenceyi bir kez daha görerek, duyarak hissederek yaşamaktan mahrum edildi. 24 şehit verişimiz ve deprem felaketi öne sürülerek 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geçit törenlerinin iptal edilmesinin mantığını anlayabilmiş değilim.
Anlayamadığım başka şeyler de var. En vahim gördüklerimden biri Hükümetin deprem felaketinin hemen ardından gelen dış yardım teklifleri ile ilgili tavrı. Önce Azerbaycan ve İran hariç bütün yardım tekliflerinin teşekkür edilerek reddedildiği açıklandı. Bölgeden gelen şikayetler giderek artınca yardım istendi. Başbakan Yardımcısı bu çelişkiyi şöyle açıkladı: “Dış yardım taleplerini başta kabul etmedik, çünkü kendi gücümüzü test edelim dedik”. Bu açıklamayı tv’de izlerken kulaklarıma inanamadım. İnsanlar enkaz altında, kurtulanlar soğukla ve açlıkla karşı karşıya. Gerekenleri yapmakta yetersizsiniz ve insanların hayatı, sağlığı pahasına kendinizi test ediyorsunuz. Pes doğrusu! Artık hepimiz öğrendik. Türkiye bir deprem ülkesi, fay hatlarının üzerinde. Deprem oldu, oluyor, olacaktır. Bunu tabii kabul edip tedbirimizi ona göre alalım. Depremden sonra kurtarma faaliyetlerinde ise değil günler, dakikalar saniyeler bile çok önemli.
Şimdi şu soruya kim nasıl cevap verecek: Depremde kaybettiklerimizin, sakat kalanların, yakınlarını kaybedenlerin kaçı hükümetin bu “test etme merakı”nın kurbanı? “Keşke” ler kaç kişinin zihnini hayat boyu kemirecek?
Fedakâr, sevgi dolu milletimizin Cumhuriyet ve Kurban Bayramlarını başka büyük acılar görmemesi ve saadet dileklerimle tebrik ediyorum.