Denetimsiz demokrasi olmaz
Merkezi ABD Washington’da bulunan Freedom House isimli kuruluş, dünyanın tüm ülkelerinde “politik haklar ve sivil özgürlükler” açısından anket ve araştırma yaparak dünya özgürlük endeksini yayınlıyor. Türkiye bu endekste “kısmi özgür” ülke olarak yer alıyor. Ayrıca geçenlerde Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, Freedom House Dünya Basın Özgürlüğü Raporu yayınladı. Bu raporda Türkiye’nin basın özgürlüğünde önceki yıla göre üç basamak gerileyerek 120. sıraya düştüğü açıklandı.
Türkiye’de demokrasinin geri gittiğini, yalnızca yabancılar değil, siyasi iktidarı desteklemiş kesimler de sık-sık dile getiriyor. Kaldı ki politik haklar ve sivil özgürlükler konusunda gerileme varsa bunun baş sorumlusu siyasi iktidardır. Ancak demokrasilerde halkın çoğunluğuna dayansa da siyasi iktidarlar demokrasinin araçları tarafından kontrol edilir ve denetlenir.
Demokrasinin araçları, parlamento, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleridir. Türkiye’de siyasi partiler ve seçim kanunları milletvekili seçimini siyasi partilerin inisiyatifine bırakmıştır. Bu yasalar ön seçimi zorunlu tutmadığı için, Parlamentoya seçilecek olanları fiilen genel başkanlar tayin ediyor. O zaman iktidardaki milletvekillerinin denetleyici etkisi kalmıyor. Bu şartlarda muhalefete görev düşüyor. Ancak şimdi muhalefet ve özellikle ana muhalefet partisi iç sorunlarla uğraşmaktan dolayı denetim görevini aksatıyor.
Bazı okuyucularım soruyor... Bu yanlışları iktidar partisi yaptı.. Muhalefet mi yaptı? Bu konuda kimsenin şüphesi yoktur.. Ancak bugünkü ortamda muhalefet partilerine her zamankinden daha fazla iş düşüyor. Özellikle CHP’ye daha fazla iş düşüyor. Ancak CHP’de genel başkan hep beklemeyi tercih ediyor. Bu arada atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Söz gelimi laiklik demokrasinin olmazsa olmazıdır.Ç ünkü demokrasi inançlara göre değişmez. Devlet inanç konusunda tarafsız değilse insan haklarından söz edilemez. Kamuoyunda ve parti tabanında “CHP laikliğe neden sahip çıkmıyor” gibi bir sorular var.
Söz gelimi köşe yazarı Mustafa Mutlu, Kılıçdaroğlu’na vatandaşların laiklik konusunda sorduğu soruları açıklamıştı... Cevabı ne olursa olsun bu sorular vatandaşın laiklik konusunda endişeli olduğunu gösteriyor. Sorular şöyle:
* Başbakan bile laiklikten söz etti ama Kılıçdaroğlu’nun ağzından duyduğumu hatırlamıyorum. Neden? (Etem Develi)
* Genel Başkan, yurtdışında yaptığı bir konuşmada, Türkiye’de laiklik ilkesinin tehdit altında olmadığını söylemişti. Hâlâ bu düşüncesini koruyor mu? (Av. Serdan Yılmaz)
* Laik, ulusalcı ve vatansever insanların önüne geçip, Cumhuriyet Mitingleri benzeri eylemler yapmayı düşünüyorlar mı? (Bilge Bilek-Mustafa Pınar)
Parti içi çekişmelere gelince .. Bunları yaratan ve CHP’nin denetim gücünü düşüren, Kılıçdaroğlu’nun milletvekili seçimlerinde “herkesi kucaklayan Yeni CHP” tercihi olmuştur. Ben şahsen bu tercihleri duyduğumda bir daha milletvekili adayı olmayacağımı açıklamıştım.
Bu çekişmelerle ilgili, basındaki haber şöyle idi: CHP’de Parti Meclisi’nde “ulusalcı kanat” ile “sol kanat” arasındaki tartışmalara el koyan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu haberlere siz sebep oluyorsunuz. Buna bir daha alet olursanız, sizi CHP’li saymam” demişti.
Bu söz Temel hikayesine benziyor ...
Dursun, Temelle buluşacak... Bakıyor Temel derenin karşı tarafında... Soruyor... Temel karşıya nasıl geçtin, söyle ben de geçeyim... Temel cevap veriyor: Ula sen zaten karşıdasın ya...
Bir çok milletvekili ve parti meclisi üyesi zaten CHP’li olmadığını söylüyor. Bunları da kamuoyu biliyor. Kılıçdaroğlu bunları CHP’li saymazsa ne olur? Bunların içinde Saidi Nursi’yi öven ve CHP milletvekiliyim ama CHP’li değilim diyenler var.. Başka partinin genel başkan yardımcısı iken veya başka partiye kayıtlı iken son anda gelenler var. CHP ile ilgim yok diyen profesörler var. CHP karşıtı parti kuran, Anayasaya evet diyen, Türkleri suçlayan ve Ermenilerden özür dileyenler var. Milletvekilliği teklif edildiği halde gelmeyen yerine eşi veya çocuklarını gönderenler var. Parti meclisine girdiğini radyodan öğrenenler var.
Bu dışarıdan gelenlerin tamamına yakını, liberal sol kanat denilenler içindedir. Genel başkan hâlâ denge peşindedir. Bu şartlarda CHP denetim işlevini nasıl yapar? Sorun seçim sorunu değil.. Türkiye’nin geleceği sorunudur. Bu yazıya lütfen bu noktadan bakalım...