Deli gömleği...
Yazının başlığını okuyanların gözlerinin önüne sinema filmlerindeki meşhur sahneler geldiğini tahmin ediyorum. Elleri-kolları bağlanmış, hareket kabiliyeti sınırlandırılmış, çaresizlik içinde kıvranan acziyet içinde bir insan manzarası... Doğrusu deli gömleği giymedim. Sadece filmlerde değil bir dönem tedavi gördüğüm hastanenin psikiyatri kliniğinde ve ziyaret için gittiğim Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde canlılarını gördüm. Beni en çok etkileyen o hastaların bakışları olmuştu. Yüreğimi delip geçtiğini hissettim. Günlerce etkisinden kurtulamadım. Düşlerim kâbusa dönüştü... Hatırladıkça ürperiyorum.
***
12 Eylül darbesinin ardından cezaevlerinde yatanlar için uygulanan 'tek tip kıyafet'i yeni nesiller hatırlamaz. Kötü bir kumaştan mavi renkte yapılan o kıyafet Nazi Almanya'sındaki toplama kamplarını hatırlatmıştı. Bu insanlık dışı uygulamaya ilk isyan edenler ise Dev-Yol Davası'ndan yargılanan teğmenler olmuştu. Mahkeme huzurunda soyunup protesto ettiler. Çok da dayak yediler ama onurlu direnişleri sayesinde o faşist uygulamadan vazgeçildi. Aradan yıllar geçti... O duruşmalarda iç çamaşırları ile kalanlardan bazıları ile şimdi vazgeçilmez dostluklar kurduk. Darbenin hemen ertesinde cezaevlerinde "karıştır-barıştır" adıyla devrimcilerle, ülkücüleri aynı koğuşlara koyanlar onlara tek tip elbise giydirerek "tek tip insan" yapabileceklerini sanmışlardı. Bugün TBMM çatısı altında o karanlık, acı günleri yaşayan benim bildiğim en az 35-40 milletvekili var. Cezaevlerine farklı fikirlerle girip tek tip elbise giydirilenlerle yıllar sonra yaptığım sohbetlerde tek tip kıyafet için ortak teşhis: "Deli gömleği giymiş gibi hissediyorduk" olmuştur.
***
O günleri yaşayan değerli dostum MHP İstanbul Milletvekili Atila Kaya: "O elbiseyi giydiğim zaman tüm bedenimi sanki teslim alınmış gibi bir duygu kapladı" diyor. Partinin Genel Başkanı ve yöneticilerinin hükümete kayıtsız-şartsız teslimine adeta isyan eden Kaya: "Yeni 2 KHK, Anayasanın üstünlüğü, hukuk devleti anlayışının konulduğu tabuta son bir çivi çakmak anlamına geliyor" sözleri milletten aldığı vekalet görevini yerine getirirken toplumun tüm kesimlerine uyarı mesajı verdi. Darbe koşullarında işkence altında tek tip elbise giymeyenlerin tuzu kuru... "Getirilen tep tip elbise yeniden 12 Eylül uygulamalarına dönüş. Bununla asıl yapılmak istenen hem cezaevinde yatan insanları hem de toplumu teslim almak. Zaten dışarıda topluma bir deli gömleği giydirilmiş. Cezaevlerinde bunun en sert uygulamalarını yaparak, tek tip kıyafetle insanları kişiliksizleştirmek, kendi bedenine, düşüncesine, inancına yabancılaştırmak amacı güdülüyor. Bir işkence yöntemi olarak kendinize yabancılaştırmak, sizi teslim almak hedefleniyor. Cezaevi üzerinden topluma ders verilmek isteniyor. 'Bakın, bunlardan ibret alın aklınızı başınıza toplayın' mesajıdır bu. Ceza almamış bir kişiye nasıl suçlu gibi davranılabilir! KHK'lardan anladığım kadarıyla terör ve darbe suçluları tek tip kıyafet giyecek. Bu küçük yaşta çocuklara cinsel istismar suçu işleyenlere uygulanmayacak. Tek tip kıyafeti savunurken 'Bunu toplum istiyor' diyorlar. Peki toplum diğerini istemiyor mu?" diye dikkat çekti.
MHP'de Atila Kaya dışında bir dönem Mamak'ta tek tip giyen milletvekillerinin seslerini çıkarmayışları utanç vesilesi değil de nedir? AKP milletvekilleri arasında tek tip giyenleri tanıyorum. Hadi onlar "Tek Adam"a inanıyor, biat ediyorlar. Diğerlerinin "deli gömleği"ne razı olmalarına anlam veremiyorum.
***
12 Eylül 2011 referandumunu hatırlayanlar "mezardaki ölüler bile kalkıp evet oyu vermeli" talimatını unutmasınlar. "Yetmez ama evet" diyerek faşizm ayak seslerine tempo tutanların deli gömleği giydirilmesine itirazı var mı? Kuzu kuzu giyecekler mi? "Kuzuların Sessizliği" filmini bir daha seyretsinler... Kurt, kuzuyu yemeyi kafasına koymuş. Suyu bulandırma bahane... Deli gömleğini bir kez daha düşünmekte fayda var...