Değişim, dönüşüm ve gelişim

Türkiye'de 2002'den bu yana ciddi fırtınalar koptu, değişim süreçleri yaşandı. 14 yıllık süreçte AKP'nin seçimlerden başarıyla çıkması konusunda çok sayıda etmen olduğu mutlak.

Bunların başında da güçlü lider profili geliyor. Ayrıca, kendi medyasını, kendi sanatçısını, kendi zenginini ve nihayetinde kendi sınıflarını oluşturması bakımından da yetenekli olduklarına şüphe yok.

AKP'nin zor durumda kaldığı dönemleri incelediğimizde karşımıza çıkan unsurlar muhalefet partilerinden ziyade 'laiklik' söylemleriyle hareket eden kurumların açıklamaları, Gülen cemaati ve Gezi olayları oldu.

***

Son 14 yılda Türk siyasetinde dikkat çeken en önemli mesele millî devlet yapısına yönelik eleştirilerin tartışılmaya açılması oldu. İlk kez bu dönemde;

Türklüğe, Türk bayrağına, Türk kimliğine saldırılar yoğunlaştı,

Şehitlik makamı tartışıldı,

Kameralar önünde PKK ile masaya oturuldu,

Millî hassasiyetler geri plana atıldı,

'Ümmetçilik' adı altında etnik ırkçılık yapanlar her yere yayıldı,

Bitme noktasına gelen PKK terör örgütü ülkenin birinci gündem maddesi haline geldi.

Milliyetçilik açıkça hedef alındı, bastırıldı.

Milliyetçi olduğu varsayılarak insanlar işsiz kaldı, iş bulamadı, görevlerinden uzaklaştırıldılar.

Bu konuları yüzlerce örnekle çoğaltabiliriz.

Kısacası MHP'nin sürekli olarak gündemde kalmasını gerektiren konular ortaya çıktı.

***

14 yıllık süreçte iktidar kadar muhalefetin kabiliyet mekanizmaları ve ideolojik açılımlarını da iyi okumak gerekiyor. Parlamenter sistemlerde hükümetleri muhalefetteki siyasi partiler sıkıştırır, ülke sorunlarıyla ilgilenir ve bu sorunları kamuoyu önünde tartışmaya açarlar.

Ancak Türkiye'de bunu iddia edebilmek pek de mümkün değil. Kamuoyunda sürekli aynı konular tartışılıyor ve vatandaşın lehine gelişen süreçler yaşanmıyorsa bundaki en temel sorumlulardan birisi de MHP yönetiminin son yıllardaki siyasetidir.

Muhalefette öyle bir algı oluştu ki, ancak Abdullah Gül ve ekibinin ayrı bir parti kurarak AKP'nin iktidardan düşeceği hesapları yapılıyor. Hatta Devlet Bahçeli de, 1 Kasım seçimlerinden önce katıldığı bir TV programında Gül'ün bu talepleri değerlendirmesi gerektiğini ifade etmişti.

MHP, bu süreçte hükümeti zorda bırakacak politikalar üreteceği yerde sürekli olarak geride, savunmada kaldı.

İktidarın, kurumların, örgütün gündem belirlediği yerde; cevap veremeyen, yeni fikirler öne süremeyen bir kimliğe büründü. Örneğin PKK terörünün sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceği bilinirken; üniversite yapılanmalarından, sanatçı desteğine kadar genişleyen alanı hakkında kamuoyu oluşturulamadı, tepki ortaya konulmadı.

Milliyetçi camianın aksiyoner yapısı "sokaktan çekilme" olarak algılanarak, geçmişe "illegal" anlamlar yüklendi, tepkiler zayıflatıldı.

"Lidere saygısızlık davaya saygısızlıktır" denilerek, özeleştiri kültürü ortadan kaldırıldı.

Dışarıya saygılı ve "devlet adamı" görüntüsü verilen lider, içeride kendi dava arkadaşlarına son derece acımasız olabildi.

Gönüller kırıldı, siyasi yorgunluk had safhaya çıktı.

Teşkilatların meşru olmayan bir şekilde kapatılmasında da anlaşıldığı üzere yönetim kontrolü kaybedildi.

***

MHP'de yaklaşan bir kongre var. MHP tarihinin en yüksek delege sayısıyla değişim isteniyor. Parti yönetimi ise il ve ilçe teşkilatlarını kapatmakla tarihi bir gaflet içerisinde.

Bahçeli 1997'den beri partinin başında, 19 yıllık bir süre olmuş.Dile kolay, Bahçeli partinin başına geçtiğinde doğan çocuklar bugün 19 yaşında.

MHP'nin demokrasiyi ve kendi değer yargılarını koruması için liderin de tartışılabilmesi, öz eleştiriyle, gelişimin önünün açılması gerekiyor.

MHP'de artık sistemin köklü bir şekilde değişmesi gerekiyor. Bu değişim şüphesiz Türkiye'nin de gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları