Davutoğlu’nun küresel itirafı!
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, “Russia 24” televizyonuna verdiği röportajda “Serbest piyasa ekonomisi, sınırsız özgürlük olarak, aç gözlü kapitalist bir düşünce içinde hareket etmemeli. Ekonomide gerekli durumlarda devletin müdahalesi kaçınılmazdır. Ekonomi aç gözlü kapitalizme terk edilemez. Bugün yaşanan ekonomik krizlerin temelinde sınırsız özgürlük düşüncesi vardır. Bu, dünyada finans sisteminin çökmesine yol açmıştır” dedi.
Anadolu Ajansı’ndan İsa Yıldıran’ın haberine göre Nazarbayev, dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan renkli devrimlerin halka huzur ve mutluluk getirmediğini ekonomiyi sürekli daha kötüye götürdüğünü, yoksulluk ve umutsuzluğun, değişim beklentilerini de beraberinde getirdiğini ancak dış güçlerin desteği olmadan darbelerin yaşanmayacağını anlattı ve “Bugün devrim yaşanan tüm ülkelerin ekonomileri en az 10-15 yıl geriye gitmiştir. Mısır, Libya, Tunus gibi ülkeler ise din devleti olmaya yönelmiştir” dedi.
Nazarbayev, Rusya, Belarus ve Kazakistan’ın kurduğu Gümrük Birliği ile Avrasya Birliği’nin ilk adımını attıklarını, 2015 yılına kadar yapılacak yasal ve bürokratik düzenlemelerin ardından Tek Ekonomik Alan’ın kuruluşunun gerçekleşeceğini vurguladı.
Nazarbayev, “Avrasya Birliği artık bölge ülkeleri için bir zorunluluk haline gelmiştir” dedi.
***
Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev ise “Amerika’yı Rusya’daki siyaseti etkilemeye çalışmakla suçlamaya gerek yok. Bazı ülkelerde politik süreçleri etkilemeye çalıştıkları açık. Ama biz de aynı şekilde, bazı süreçleri etkilemeye çalışıyoruz. Amerika’yı içişlerimize karışmakla suçlamanın da bir anlamı yok. Biz büyük bir ülkeyiz, kimse bize müdahale edemez. Son dört yıl, Rusya-ABD ilişkileri tarihindeki en parlak dönem. Ancak ilişkilerimizin gelişiyor olması, sorun yaşamayacağımız anlamına gelmiyor. Rusya’daki protesto gösterilerinde dış güçlerin etkisinin olduğuna inanmyorum. 50-100-500 kişiyi kışkırtabilirsiniz ama daha fazlası bence mümkün değil” dedi.
Bu tutum, Rusya ile ABD arasındaki Yalta paylaşımının biraz güncellenerek de olsa sürdüğünü mü gösteriyor? Bu takdirde, Avrasya Birliği, Orta Asya’nın Rusya’ya bırakılması, Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi ise İslam dünyasının ABD’ye terk edilmesi anlamına mı geliyor?
***
İslam dünyasında bundan sonra neler olabileceği konusunda Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun da bir tahminde bulundu. Hassun, “Suriye’nin düşmesi halinde bunu, başta Lübnan olmak üzere Irak ve Ürdün’ün ardından Suudi Arabistan takip edecek. Suriye’de yaşananlar, Arap ve İslam dünyasında güçlü bir devletin olmaması planının parçasıdır” diye konuştu.
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise “Türkiye olarak bundan sonra da Orta Doğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz. Bu değişim dalgasının öncüsü olmaya devam edeceğiz. Barış düzeni kurulana kadar çalışacağız. Kim ne derse desin bu barış düzeninin öncüsü de sözcüsü de Türkiye olacaktır” dedi.
Yani Türkiye BOP’un eş başkanı olarak ABD taşeronluğuna, daha doğrusu ABD’nin İslam dünyasında görevlendirdiği ‘Truva atı’ rolüne devam edecek... Barış düzeni için değil, savaş düzeni için...
***
ABD’nin BM Büyükelçisi Susan Rice tarafından okunan BM Güvenlik Konseyi başkanlık açıklamasında ise “Küreselleşen dünyada, ortak güvenliğin zayıf halkaları, uyuşturucu ve silah kaçakçılığında kullanılan sınırların güvenliğinin yetersizliği, nükleer malzemeler, kimyasal ve biyolojik silahlar, teröristler ve hatta insanlardır” denildi.
Oysa dünya uyuşturucu kaçakçılığı da ABD’nin denetiminde sürdürülmektedir. ABD, bu ticaretten her yıl trilyon dolarlar kazanıyor.. Terör örgütleri ise İngiltere’nin denetimindedir. Bunu iddia eden ve bir raporla Amerikan Dışişleri Bakanı’na bildiren, ABD başkan aday adayı olmuş Lyndon LaRouche idi..
Özetle Rusya ve Amerika, aralarındaki paylaşım anlaşmasına göre kendi bölgelerini sömürmeye devam edeceklerse, insanlığın huzur bulması mümkün değildir. Dünyanın, asıl bu paylaşım anlaşmasına karşı bir çözüm geliştirmesi gerekiyor.