Davutoğlu'nu bırak, IŞİD'e bak

Aslında, böyle gün ve konularda, yazı yazmak çok kolaydır. Seviye belli. Eleştirilecek konular, çok açık. Ama ben, ne yazık ki o seviye ve kültürde değilim. Sade ben mi. Ülkesini, topraklarını, bayrağını seven hiç kimse, bu düzeyi tutturamaz. Ama yazıya oturduğumda, ne de olsa, serde gazetecilik var, kulağım açık televizyonda. Konuşmaları dinlerken güleyim mi, ağlayayım mı, bilemedim.
Adamın dış politika da yeteneksiz olduğunu, tüm dünya biliyor, ama patronun önünde mangalda kül bırakmadan, ondan fazla atmada, öne geçeceğe benziyor. Ancak, kendine has bir iç politika izlemeyeceği, yukarıdan kendisine çizilen çizgi içinde kalacağı, verilen talimatları, yerine getireceği o kadar açıktı ki bu konuşmada. İnanın ilgimi çekmedi. Bu noktadan sonra, büyük bir merakla Davutoğlu'nun hitabet usulüne dikkat kesildim.
Başlıca kusuru, sesinin tonu. O kadar kötü ki bana hâlâ ergenlik düzeyinde, yerini bulmamış bir ses tonu izlenimi verdi. TRT'nin eski bir spikeri olarak, bence ses yeteri kadar kalın değil. Her ne kadar dinci kesimin ortak ses tonu içinde de kalsa, incelikle entellik arasında gidip gelen, ama topluma itimat telkin edecek bir ses tonu hiç değil gibi. Onun altını çizerek anlattıklarını, 15 senedir, sultandan dinliyoruz ve hiçbirinin, doğru olmadığını da yaşayarak öğrendik.
Yeni nesil bilmez, ama olağanüstü kongre tiyatrosu, Turgut Özal'ın, Yıldırım Akbulut atamasında yaşanan kusurları giderme amacı taşıyor. Çünkü o tarihlerde, partiye çalınan maya tutmamış, parti içinden bir asi çatlak ses, Mesut Yılmaz ortaya çıkmıştı. O zamanlar şimdiki AKP'nin mucitlerinden olan Korkut Özal da geri plana geçmiş, kendi adaylarını destekliyordu. Tehlike o kadar büyümüştü ki Semra Özal, İstanbul il teşkilatının başına geçti.
Ama bizim adam, hâlâ patronum da patronum diyebiliyor. Olay, aynı ilkokul müsameresi gibi. Ama ben artık AKP konuşmacılarına ve konuşmalarına kızmayı, çoktan bıraktım. AKP'nin seçmen kitlesi; her ne kadar ahlak, adalet ve din gibi kutsal değerleri ağzına sakız yaptıysa da doğru söylemeyi ve doğruyu, ne yazık ki doğru olarak kabul etmiyor.
Her ne kadar, sadaret makamının devir teslimi için, şaşaalı bir tören düzenleseler de, cülus olayı, beklendiği kadar parlak geçmeyecek anlaşılan. Hiçbir Batılı ülke lideri gelmiyor sultanın törenine. Bırakın temsilci olayını, ABD'nin Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği maslahatgüzarı katılacak. Ha bana sakın daha büyükelçi atanmadı o yüzden gibi sudan bir bahane ileri sürmeyin. Daha kaç gün evvel, Ukrayna Devlet Başkanı'na, ABD Başkan Yardımcısı Biden başkanlığında bir heyet katıldı. Hadi onu bırakın, Kolombiya, Panama ve El Salvador'a Başkanlık heyetleri oluşturup gönderildi. Hani bize inanmıyorlar ya, durum bu.
Gelelim, ABD ilişkilerindeki bir başka soytarılığa. Biliyorsunuz, daha önce de yazmıştım. ABD, Suriye ile el altından görüşüyor diye. Şimdilerde, AKP'nin Katar ve Suudi Arabistan ile birlikte yarattığı canavar IŞİD'e karşı, devirmeye çalıştığı Suriye'nin Esad'ı ile iş birliği yapıyor. Ankara'da, birileri mesajı alıyor mu acaba? Sanmam. Hadi o almıyor da çevresinde yabancı dil bilen, iyi eğitimli, azıcık kafası çalışanlar da mı almıyor. Hayret vallahi.
Bu işte, Erdoğan'ı da kendi yarattığı canavara karşı kullanma kararı almışlar. Erdoğan ve AKP, buna karşı çıkabilir mi. Hayır, desteklemek zorunda. Eğer bu işte, iş birliği yapmazsa, daha önce kullanmadıkları bir dizi kozu kullanarak, gelecek yıldan itibaren, hep birlikte 'Türk Baharı'nı yaşabiliriz. Bizim ağa da, etrafında taşıdığı 3 bin koruma polisinin, kendisini koruma mı, yoksa tutuklama görevini mi üstlendiğini görebilecektir.
Bence, son günlerde Avrupa başkentlerinden yapılan açıklamalar, bu işe ışık tutabilecek düzeyde. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve hemen hemen, tüm AB ülkeleri, ABD ile birlikte Türkiye sınırlarından, IŞİD'e militan akışının önlenmediği kanısında. Bu açıklamalardaki ortak nokta, IŞİD'in uygarlık düşmanı olduğu yolunda. İyi de IŞİD'i tüm insanlık dışı sayan ülkeler, bu terör örgütünün payandası olan, bir siyasi harekete, aynı mesajı vermiyorlar mı? Bence Erdoğan'ın, Çankaya günleri şimdiye kadar, o makama çıkan kişiler arasında, en kısa olanlardan biri olacak gibi görünüyor.
Son sözüm, gene ekonomi konusunda. Zamlar, yavaş yavaş, sökülüyor. Önümüzdeki günlerde, bu durum netleşecektir. Ancak uyarmakta yarar var; 2015, genel seçim yılı olmasına rağmen Türkiye için zor bir yıl olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları