Davutoğlu, Erdoğan’ı aratmadı!
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetçilerine çok net mesaj verdim” diyor ve ekliyor Başbakan Davutoğlu, “Bir denetçinin, gittiği yerde iş verenin çayını bile içmesi haramdır!”
Şimdi siz bu sözlerin neresini düzelteceksiniz? Türkiye’de devlet işleri “helâl-haram” kıstasına göre mi yürütülüyor?
Diyelim ki öyle..
Sen bir yandan devlet olarak “zinayı serbest” bırakacaksın, haram olmayacak. Sen “faizi, ekonominin nirengi noktası” haline getireceksin “haram” olmayacak, sen yine devlet olarak kumarından piyangosuna kadar her “haramı” kendine ‘mubah’ göreceksin, sonra da tutup maden denetçilerine “iş verenin çayını içmeyin, haramdır” diye parmak sallayacaksın!
Ve yine sen parti olarak maden çalışanlarını seçim meydanlarına taşıyacak, kendini alkışlatacaksın ve yine sen siyasetçi olarak madencinin yemeğini yiyeceksin, “haram” olmayacak, müfettişin içtiği çay haram olacak, öyle mi? Sayın Başbakan, bir denetçi bir madencinin çayını içince o haram olmaz, yemeğini yese de haram olmaz. İkram, dinimizin esasıdır, üstelik misafire ikram, uzaktan gelene ikram, sünnettir. İçilen çay ancak, “Çay içtim, şu kusuru görmeyivereyim” denildiğinde haram olur.
Esas haram olan milletin, kamunun malını yemektir. Millet açken milletvekilleri, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak dünyanın en zengin ve en güçlü devletlerinin Başbakan ve Cumhurbaşkanlarından onlarca, yüzlerce kat israf ve tantana içinde çoluk çocuğu ile yaşamak ve yandaşlarını bu imkânlardan yararlandırmaktır. Denetçinin içtiği çayı gözümüze püskürteceğinize, kupon arazi yutanları kusturunuz da ne kadar Başbakansınız onu
görelim..
Hem ne demek o, “Biz ’mesai 6 saattir’ dedik” demek. Bunu söylediniz amma bu kanunu AKP’li vekillerin oyları ile 2015 yılına kadar ertelediniz. Hükümet ve parti olarak yaptığınızdan mı haberiniz yok, söylediğinizden mi? Yoksa her ikisinden de haberiniz var da, bile bile mi böyle söylüyorsunuz? Eğer böyle ise bu bir Başbakan adına çok daha vahim bir durum.
Yine diyorsunuz ki...
“Ermenek’te söyledim. Niye bizim haberimiz yok? Niye söylemediniz? Buradan bütün işçilerimize sesleniyorum; bize bildirin, ihlalleri şikâyet edin ki müdahale edebilelim, bu zihniyeti değiştirelim.”
Benzer sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan da dile getirdi.
Oysa işçiler söylemişler. Hem de bir işçi değil, on işçi değil, tam 124 işçi şifahi de değil, kâğıda kaleme sarılıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ağlamışlar, kimse ilgilenmemiş. Burası nasıl bir ülke böyle? Padişahlık mı ki, işler padişah yahut vezire ulaşmadıkça, ulaşamadıkça çözülemiyor?
Bunun kanunu, yönetmeliği, yönergesi
yok mu?
Sonra işçiler size niye güvensin? 301 madencinin göçük altında kaldığı Soma’da kusurlu bulunan denetçiler için soruşturma izni açılması için Cumhuriyet Savcılarına izin vermeyen sizin Çalışma Bakanınız değil mi?
Neyse...
Sizi gayet iyi anlıyoruz..
Hiçbirinizin kusuru yok.
Kusur, çay içen denetçide.
Kusur, patronunu size şikâyet etmeyen işçide. Eh biraz da 2015 yılına ertelediğiniz 6 saatten fazla çalışma yasasını 2014’te uygulamayan maden sahibinde kusur!
Vicdanınız rahatsa, mesele yok!