Davutoğlu bilmiyor!
Başbakanımız olacak Ahmet Davutoğlu kitaplar yazmış, öğrenciler yetiştirmiş bir bilim adamı ama kusura bakmasınlar en bildiği konular neredeyse en bilmediği konular.
Hani Erdoğan, “Başbakanımız kardeşimiz Ahmet Davutoğlu’dur” diyerek kürsüye çıkıp bir şeyler söylemesini istedi ya, işte Davutoğlu’nun en bildiği konularda bile pek bir şey bilmediğine orada şahit olduk.
Bir: Bir kere çok uzun konuştu. Teşekkür konuşması kısa yapılır.
Sonra, konuştukça âdeta “Ben ne kadar başarılıyım, ben ne kadar çok şey biliyorum ve ne kadar çok şey yaptım” dedi.
Bu hali gösteriyor ki, Davutoğlu en iyi bilmesi gereken ve bulunduğu bütün makamları kendisine borçlu olduğu kişi olan Erdoğan’ı bile bilmiyor. Erdoğan böyle “ben-ben” demelerden yani “paralel yapılardan” hiç hazzetmez ve kendileri “ben-ben” diyenlerin defterlerini dürme ustasıdır.
İnsan hiç olmazsa Abdullah Gül’ün başına gelenlerden ibret almaz mı?
Şimdi burada “İbret almayı da bilmiyor” diyesimiz geliyor amma derdimiz listeyi uzatmak değil, nasıl bir Başbakanla yönetileceğiz derdimiz bunu anlamaya çalışmak!
İki: O çoook uzun ve üniversite anfisinde öğrencilere ders verir gibi yaptığı konuşmada öyle şeyler söyledi ki Davutoğlu hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem yıllardır başında bulunduğu Dışişleri Bakanlığı’nın tarihini bilmiyor!
Çünkü o, o gün orada, “Biz iktidar olduğumuzda itibarı yerlerde sürünen bir Türkiye devraldık ve itibarı yerlerde sürünen Türkiye’yi dünyanın en itibarlı ülkelerinden, en sözü dinlenir ülkelerinden biri haline getirdik” mealinde şeyler söyledi.
Sayın Davutoğlu’nun, “Türkiye’nin sözünün dinlenmesinden” kastı Alman İstihbaratı’nın, CIA’nın “hedef ülke olarak” Türkiye’yi dinliyorlar ise, tamam, ona bu konuda itiraz edecek halimiz yok. Türkiye ne konuşmuşsa evet Avrupa ve ABD bunu dinliyor.
Lâkin kastedilen “itibar” ise, Türkiye’nin sözü birkaç Uzak ve Orta Afrika ülkesinden başka hangi bölge ve Avrupa ülkesi tarafından dinleniyor, biz de merak ettik, söyleseler de öğrensek. Almanya mı Türkiye’ye itibar ediyor, Fransa, İtalya, İngiltere, ABD, Çin mi, Rusya mı?
Hiç biri, hiç biri...
Üç: Hatta Türkiye’nin sözü Irak’ta, hatta hatta Türkiye’nin sözü kendi toprakları olan Doğu ve Güneydoğu’sunda bile geçmiyor. Ne vergi toplanabiliyor, ne baraj, ne karakol yapılabiliyor!
Davutoğlu’nun dış politikası Türkiye’nin terör örgütlerinin tehditleri ile 900 km’lik Suriye sınırından asker çekmesi, giriş çıkışların kontrolünden vazgeçilmesi ile sonuçlandı. Yani, Türkiye, kendi sınırlarında bile sözü geçmez ülke haline getirildi.
AKP ve Davutoğlu öncesi Türkiye böyle bir ülke miydi?
Yani, Davutoğlu kendi öncesi ve kendi dönemi Türkiye’sini mukayese yapmayı bile bilmiyor gibi..
Dört: Davutoğlu öncesi Türkiye, Birinci Lig olan güçlü ve gelişmiş ülkeler liginde ilk onda idi ise, Davutoğlu’nun “Sözü geçen Türkiye” si ancak, üçüncü ligde lider ülkeliktir.
Üçüncü ligdeki liderliği, üçüncü ligdeki birinciliği, birinci ligdeki ilk ondan değerli zannetmek, onlar sekizinci idi biz birinciyiz diye övünmek bilimsel midir, siyasi midir, artık nasıl bir şeydir ona da okuyucu karar versin...
Davutoğlu’nun bilmediklerinden biri de bu..
Beş: Ne demek istediğimizi anlamakta zorlanan ve yandaş medya tarafından beyinleri avuç içine alınıp düşünceleri kontrol altında tutulanlar, Erdoğan’ın Köşk’e yemin törenine davet ettiği dünya liderlerinin hangilerinin bu davete katıldığına, hangilerinin ikinci, üçüncü sınıf bürokratlarını gönderdiklerine baksınlar, bu onlara bazı ipuçları verir herhalde...Daha doğrusu, “İnşallah!” verir...
Bu “Beş”inci madde Davutoğlu’nun değil Erdoğan ve Davutoğlu’nun her yaptığında bir keramet arayanların bilmediğidir, bunu da not düşelim.