Davul yasağı ve firavun yönetimi!
Kahire çıkışlı Anadolu Ajansı haberinde “Mısır’da basın ve ifade özgürlüğüne darbe: Dini yayın yapan kanalların kapatıldığı Mısır’da darbe sonrası oluşan siyasi ortamı eleştiren makaleler de yasaklanıyor” başlıkları kullanılmış!
Türkiye’de ise basında bırakın eleştiriyi bir tarafa, eleştiri yazacak adam bırakmadılar. Taksim Gezi Parkı eylemleri sürecinde 50’den fazla gazeteci işinden edildi. Gazeteler, televizyonlar, bana göre hukuk dışı bir kuruluş olan TMSF tarafından önce yandaş gazetecilere sonra yandaş iş adamlarına teslim edildi. Maçlarda tezahürat yapmak, davul çalmak yasak. Okullarda da slogan atmak yasak. Her sokağın başına bir ihbar kutusu yerleştiriliyor. Bunlar bir darbenin sonucu değil midir? Türkiye’de askeri darbeler döneminde bile bu kadar baskı yapılmadı.
***
Mısır’da yasaklanan makalelerin başında Şuruk Gazetesi Editörü gazeteci-yazar Vail Kandil’in “Mısır Holokostu” başlıklı köşe yazısı geliyor. Kandil’in yasaklanan bir diğer makalesi de “Ey Sezar! Cesedimi çiğne öyle geç” başlığını taşıyor. Yarı resmi El-Ahram gazetesinde Mursi’nin eski danışmanı Seyf Abdulfettah, yayımlanmayan yazısında “Şaşkınlık içerisindeyim; Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yürütme, yasama ve yargıyı aynı anda elinde bulundurması Firavunların yönetim şekli değil miydi?” ifadelerini kullanıyor.
Peki Türkiye’de de yasama, yürütme ve yargı fiilen tek elde toplanmadı mı? Bu durumda, Türkiye’deki yönetim tarzı da firavunların yönetim tarzı olmuyor mu?
***
* Bu arada TOBB Genel Kurulu’nda gelenek bozuldu ve ana muhalefet partisi genel başkanı konuşturulmadı. Bu yönetim tarzı, yani tek adam yönetimi firavunların yönetim tarzı değil miydi?
* AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Gezi Parkı protestolarının müebbet hapis öngören TCK 312. Madde, yani “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bari yedi yaşından büyük erkek çocukların tamamını gözaltına alsalar da Mısır geleneği tamam olsa...
* Firavun yedi yaşından büyük erkek çocuklarını öldürüyordu; Türkiye’de de beş genç, Başbakan’ın verdiği “göstericileri dağıtın” talimatı sonucunda öldürüldü. Başbakan’ın, “tencere tava çalanları şikâyet edin” çağrısına ise AKP’liler uymadı ama yarın ne olacağı belli değil. Halkın büyük kısmı, bazı iktidar yandaşlarının niyetinin kötü olduğunu hissediyor, korkuyor ama buna karşı mücadele etmeye kararlı. Fakat, sadece vatandaş korkmuyor. Asıl korkan AKP...
* CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “İhbar kutularıyla, burs tehditleriyle kendisini ele veren AKP’nin halk korkusu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in açıklamalarıyla bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır” dedi.
* Yine CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç da, “Başbakan korkuyor. Başbakan son gelişmelerden sonra tedirgin, ürkek, büyük bir korku içerisinde. Kimden korkuyor, halkından korkuyor. Sağlıksız bir ruh hali bu. Başbakan ne kadar kin, öfke de duysa Abdullah Cömert’in hayali, Ali İsmail Korkmaz’ın hayali, Ethem Sarısülük’ün hayali herhalde rahatsız ediyordur. Ölülerin dili yok konuşmazlar ama hayalleri rahatsız ediyordur. Belki evde yediğinden, içtiğinden de korkuyor” diye konuştu.
***
İzmir’de ise Taraftar Hakları Derneği Başkanı Devrim Cem Erturan, 11 Ağustos’ta Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Kayseri’de oynanacak TFF Süper Kupa maçındaki davul yasağı kararının kaldırılması için idare mahkemesine başvuracaklarını bildirdi.
Davullar kimin için çalıyor?
Anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna bile az!