Metin Turhan (Namı diğer İnce Metin) tam anlamı ile kitap kurdudur. Sadece Ankara sahaflarını değil Türkiye'nin dört bir yanındaki gerçek sahafları tanır. Hangi baskının kaç yılında yapıldığını, nerelerde bulunacağını hep ondan öğreniriz. Sadece eski kitap ve arşiv toplamaz. Yeni kitapları da takip eder. Yayıncıları tanır. Yazarları ile dosttur. Kıyabilip de elindeki arşivleri, fotoğraf, film ve belgeleri gerçek değerinde satabilse milyoner olur. Ancak her birini kutsal emanet olarak itina ile saklar. Yeri, zamanı geldiğinde sosyal medya hesabından yayınlar. En büyük arzusu MHP ve Ülkücü Hareketin tarihine dair bir müze kurmaktır. Ancak bu konuyla ilgilenecek, fedakârlık yapacak ne bir tek kişi ne de kurum bulabilmiştir. Neredeyse 20 yılını vakfedip, kütüphanelerde yıllarca çalışıp yazdığı "Başbuğ Türkeş", "Ülkü Ocakları" adlı iki dev eser binlerce sayfalık belgeden oluştuğu halde hak ettiği ilgiyi görememiştir.
***
Dedim ya kitap kurdu Metin... Geçtiğimiz hafta ilginç bir kitap ile geldi. Bazı sayfalarını işaretlemiş. Satırların altını çizmiş. "Abi, FETÖ darbesini 15 Temmuz'dan 2 yıl önce ilk sen yazmıştın. İmamların Öcü'nde. Bak senden önce 2013'te senaryosunu yazmışlar..." sözleri ile kapağında "İlk 10 bin baskı" kaşeli kitabı uzattı... Türkiye'nin 2014 ile 2025 arasındaki durumunu anlatıyor.
Hızla sayfaları çevirmeye başladım. "Politik kurguroman" olan bir kitapta bu kadar ayrıntılı darbe senaryosunu yazanı merak ettim. Ne de olsa "algı operasyonu" için böylesi kitaplar bir dönem moda idi. Hani şu "Metal Fırtına" furyası gibi... Her hali ile Amerikan çevirisi olduğu belli olan "Metal Fırtına" dizileri canım memleketimde bir milyon civarı sattı. Yazarları olan iki genç bugün nerede? Okuyucuyu kazıklayan o yayınevinin şimdiki durumundan haber var mı?
Zahmet edip araştırmak bizim ülkemizde alışılagelmiş durum değil. Özetleyim hemen, o yayınevi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatıldı. Deposundaki milyonlarca kitabın ne olduğunu bilmiyorum. Daha askerlik görevini bile yapmadan askeri terimlerle kitap yazan o iki genç ihtimal ki Türkiye dışında. Okyanusun ötesinde. Metal Fırtına için gazetelerde röportajlar yapılıp, bazı yazarlar övgüler dizerken bu satırların yazarı, bu sütundan "Teneke Fırtına" diye yazdığı için kıskançlıkla suçlanmıştı. Toplumu alıştırmak için yazılan o kitaplardaki bazı sahnelere Silivri'deki Balyoz duruşmalarının ünlü iddianamesinde rastlamıştık. Televizyon ve gazetelerin "... dalga operasyonu" manşetlerinde görmüştük. Cami ve köprülerin bombalanması gibi...
Kütüphanelerde muhafaza edilme değeri olmadığı için sabun köpüğü gibi geldi geçti ve görevini yerine getirdi o kitaplar. Şimdi ikinci elde bile alıcı bulamıyor. Ama çok iyi para götürdükleri hafızalardan eksilmiyor. Bizim hayalini bile kuramayacağımız paralar ile neler yapıldı bilmem. Bunu da bugün "Fetösavar" kesilenler araştırıp ortaya çıkarsın. Ya da örgütün basın ve mali yapısını ortaya çıkarmakla görevli kolluk güçleri ile savcılar yapsın.
***
Dönelim 15 Temmuz gecesinin ayrıntılarının yapıldığı benzeri basılı evraka. Yayınevini araştırdım. Adresi belli. Yazarının zaten müstehar isim olduğu sırıtıyordu. Yetkili olduğunu belirten biri ile telefonda görüşüp, yazarı ile tanışıp röportaj yapmak istediğimi belirttim. Cevap çok ilginç: "Yazarını tanımıyoruz. Bize e-posta ile 2013 Temmuz'unda geldi. İnternet üzerinden iletişim kurduk. İlk baskıyı Ocak 2014'te bastık. Size verebileceğim bilgi bu kadar" dedi. Bir nevi zeka seviyemizle alay etti yani... Hasbelkader biz de yayıncılığı biliriz. Yazarı ile sözleşme yapılır. Ona göre ISBN numarasını bakanlıktan alırsınız. Bandrolünü alıp yapıştırırsınız. Baskıdan numuneleri emniyetin ilgili birimine teslim edersiniz. Yazarın telifini öder, O'nun adına vergisini yatırırsınız vs... Detaylarına yarın devam edeceğim darbenin senaristleri hiç tanınmayan bir isim adına 10 bin kitabı basıp dağıtıyor. Şu anda kitapevlerinin vitrininde yok. Ancak internette çatır çatır satılıyor. İstihbaratçılarımız uyuyor mu?
