'Darbe anayasası' ve başlangıç bölümü
1982 Anayasası’nın değişmedik neresi kaldı? 1987’de başlayan değişiklikler, bugüne kadar sürmüş, sonuçta anayasanın %90’ı değişmiş, ama adı yine aynı kalmış; “Darbe anayasası”.
Önce, siyasi suçlama ve anayasayı değiştirme maksadıyla söylenen bu tanımı düzeltmeliyiz. “Darbe anayasası” diye bir anayasa türü yoktur. Aynen “sivil anayasa” türü olmadığı gibi. 1982 Anayasası’na bir ad verilecekse, buna “darbe döneminde yapılan anayasa” denilmesi daha objektif ve kavgadan uzak bir tanım olur. Malum olduğu üzere anayasayı darbeciler değil, bilim adamları, uzmanlar ve kurulan meclisler düzenler. Bunların tespitini darbeciler yapar ve darbe gerekçesiyle uyumlu bir anayasa istenir.
Bu dönemde yapılan anayasaların bir özelliği de, “tepki” anayasası olmalarıdır. Aynen 1961 ve 1982 örneklerinde görüldüğü gibi. Uzun ömürlü olamayışları da bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Gerçi bizim ülkemizde normal zamanlarda da anayasalar uzlaşma yerine, daha ziyade iktidarların ideolojik tercihleri ve dış etkilerle değiştirilmekte, bu uygulama ciddi ayrışma ve derin sorunlar yaratmaktadır. Bu da bizim başka bir gerçeğimiz.
1960 öncesine yöneltilen tenkidin özünü hatırlayalım. Siyasi iktidarın yetkileri çok fazla olduğundan keyfi ve baskıcı bir uygulama vardır. Bunun için insan hakları, özgürlükler ve demokrasi geliştirilememiş, ülkede huzur ortamı kurulamamıştır. İşte bu kabule tepki olarak, özgürlükçü adı verilen 1961Anayasası yapılmış, yürütmenin yetkisi bazı kurumlara dağıtıldığı için ülke yönetiminde anarşi ve zaaf meydana gelmiştir. 1961 Anayasası üzerine yapılan kavga (bir kısmı 1971’de değiştirildiği halde) 1980’e kadar sürmüştür.
1982 Anayasası ülkede yaşanan anarşi ortamına, (bir anlamda 1961 Anayasasına) tepki olarak yapılmıştır. Bu defa Türkiye’ye dar geldiği, demokrasinin (sanki partilerimizde, TBMM’de ve milletvekili seçimlerinde demokrasi varmış gibi) insan hak ve özgürlüklerinin sınırlandığı ileri sürülen 1982 Anayasasıyla mücadele başlamıştır. 1982 Anayasasına duyulan tepki gereğince ilki 1987’de, sonuncusu 2008 olmak üzere 96 değişiklik yapılmıştır. Referanduma sunulacak olan 30 madde ilave edilirse, değişiklik sayısı 126 olmaktadır.
Yalnız AKP döneminde yapılan değişikliklerin amacı, diğerlerinden oldukça farklıdır. AKP bunun için 1987’den beri yapılan bütün değişikliklere karşı çıkarak, “Anayasa yamalı bohçaya döndü” suçlamasını yapmaktadır. Halbuki; 1982 Anayasası, AB’nin isteğiyle olanlar dahil, demokrasi, özgürlük ve insan hakları açısından değiştirilmişti. Ama bunlar AKP’yi memnun etmemiştir.
Soralım; geçmişin 7 meclisi de beceriksiz ve yetersizse, bugünkü meclise (daha doğrusu AKP’ye) ve yapılan anayasa değişikliğine niçin ve nasıl güveneceğiz?
30 maddelik değişikliğin rejimle ilgili ve ihtilaflı olan 3 maddesi esastır. Buna göre yürütmenin yüksek yargı üzerindeki etkisi artırılmakta; hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı tehdit altına sokulmaktadır. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları sınırlanmakta, yasama, yürütme ve yargı esasına dayalı devlet yapısı dönüştürülmektedir.
Bu düzenlemeye niçin ihtiyaç duyulduğunu ise Başbakan Erdoğan özetle şöyle açıklamıştır: Bu değişiklikler açılım için yapılmaktadır. Bundan sonra Anayasanın diğer, daha zor maddeleri değiştirilecektir. Üst kimliğin vatandaşlık yapılması gibi.
Türkiye’nin etnikleştirilmesini öngören “açılımı” anlamayan, anlamak istemeyen ve anladığı halde saptırmaya çalışan “muvazzaflar” işbaşında. Yine demokrasi, özgürlük, insan hakları masalları anlatmaya başladılar. Kuşa bak kuşa oyunu sahneleniyor.
1982 Anayasası’na karşı çıkanların gizil hedefi, Devletimizin kuruluş felsefe ve ilkelerini sıralayan, Türk Milleti’nin egemenlik hakkını belirleyen “Başlangıç” bölümüdür. Değiştirilemez denilen ilk 3 maddeden daha da önemlidir. AKP’nin ısmarladığı “sivil” anayasa taslağına bakılırsa, “Başlangıç” bölümünün tamamen çıkarıldığı görülecektir.
Uykudaki milliyetçiler de duysun, açılımın hedefi neymiş?