Danışman mı? Danışılan mı?

Şöyle bir düşünelim… Şirkette harıl harıl çalışan sensin. İşin bütün yükü omuzlarında, geceni gündüzüne katıyorsun. Ama sonra sahneye bir danışman giriyor.

Şirket, “Bu iş böyle yürümez, bir uzaylıya ihtiyacımız var” diye birini getiriyor ve bu kişi sana “yön göstermeye” başlıyor.

Tuhaf olan şu ki, adam (ya da kadın) konuyu senden daha az biliyor! Bir noktada fark ediyorsun ki sen aslında danışmana danışmanlık yapıyorsun. O sana değil, sen ona yol gösteriyorsun.

Biraz daha basitleştireyim.

Diyelim ki arkadaşın sana yemek yapmayı öğreteceğini iddia ediyor ama bırak yemek yapmayı, soğan doğramayı bile bilmiyor.

Sonra sen başlıyorsun: “Bak, önce bıçağı şöyle tut, soğanı şu şekilde kes, sonra tavanın altını aç ama yakma.” Sonra bir bakmışsın, sen yemek yapıyorsun, o seni izliyor. İşin sonunda, dışarı çıkıp “Ben bu çocuğa nasıl yemek yapılır öğrettim” diyor. Hadi ya?

İş hayatında çok daha büyük boyutlarda yaşanıyor. Şirketler bazen dışarıdan bir “uzman” getiriyor ama o uzman işin özünü kavrayamıyor.

Tam bu noktada sen devreye giriyorsun. Hani danışman “sana yol gösterecek” ya, iş dönüyor dolaşıyor, sen ona yol gösteriyorsun.

Hal böyle olunca şu soru geliyor akla: O zaman danışmana neden para veriliyor? Eğer ben yönlendiren tarafsam, eğer ben işi biliyorsam, eğer ben ona bile konuyu öğretiyorsam… O zaman asıl danışman kim?

Bu durum iş dünyasında sık yaşanan bir ironi aslında.

Tabii ki iyi danışmanlar da var ama bazıları yalnızca güzel sunumlar yapıp, süslü cümleler kurarak etkileyici (küpe, kolye, dövme üçgeni)gözüküyorlar. Halbuki işin mutfağında olan sensin, gerçekten çözüm üreten sensin, sahada ter döken sensin. Nedense pastanın büyük dilimi başkasının oluyor.

Peki ne yapmalı?

Öncelikle, kendi değerini bilmelisin. Eğer bir danışmanı yönlendirebiliyorsan, demek ki o işin uzmanı sensin. Bunu kendine hatırlat ve başkalarına da göster.

İkincisi, “ben zaten biliyorum” deyip kenarda oturma. Mücadele etmeye değerse, şirket içindeki konumunu güçlendirmek için kendini geliştirmeye devam et.

Üçüncüsü de, gerektiğinde “Bu böyle olmaz” demeyi bil. Çünkü bazen en büyük problem, yanlış kişilerin doğru konumlarda olmasıdır.

Özetle; danışman danışmanlık yapamıyorsa ve sen ona yol gösteriyorsan, belki de o masadaki en değerli kişi sensindir. Bunu unutma!..

Yazarın Diğer Yazıları