Cumhuriyetin kızı Müyesser'in annesi...
Son yıllarda okuyup, etkilendiğim kitapların başında Sedef Akbaş'ın röportaj tarzı ile yazdığı "Muazzam Muaazzez" geliyor. Cumhuriyetin ta kendisi olan Muazzez İlmiye Çığ için ne yazılsa azdır. Akbaş'ın imzalayıp gönderdiği kitabı bugüne kadar ihmal ettim. Okurken aklıma ablam, annem, kaynanam saydığım Müyesser Yıldız'ın annesi geldi hep... Müyesser ile hukukumuz Tercüman'lı günlere dayanır. On yıl önce Silivri yollarına düştüğümde haftalık düzenli olarak buluşup o kumpas davalarını anlatırdım. Ele avuca sığmayan Müyesser, annesine baktığı için gelemezdi. Odatv kumpası ile tutuklanıp 15.5 ay hapis yatana kadar yıllarca annesine Ankara'da o baktı. Derin sohbetlerimizde o annesini anlatırken hep "Bunları niye yazmıyorsun?" diye sitem ettim ablama... Çarşamba günü İzmit Yahya Kaptan Camii'nde öğle namazı sonrası cenaze namazı kılınıp defnedilen Hatice Yıldız'ın hayatı Cumhuriyet tarihimizin yansıması gibidir.
***
85 yaşında hayata gözlerini yuman Hatice Hamınım babası Cumhuriyetimizin ilk yıllarında "Eğitmen" yani "Köy Öğretmeni"... Görev yaptığı köyde herkese örnek olsun diye ilk olarak kızlarını okula yazdırıyor. Ayaklarında terlik bile yok, çıplak... Adıyaman'ın Besni İlçesinin bir köyüne yerleşiyorlar. 6 çocuk doğuruyor Hatice... Müyesser'in göbeğini ahırda bağ makası ile kesiyor. Yokluk diz boyu. O yıllar beşik kertmesi ve akraba evlilikleri had safhada. Üstelik bugün bile devam eden çocuk yaşta... Cumhuriyetin kızı Hatice çalışkanlığın yanında akıllı. Amca-dayı-hala çocuklarını bilerek emziriyor ki ileride evlenmeleri için engel çıksın... Bu yüzden Yıldız kardeşler yakın akraba ile evlenmiyor. Büyük abla bir başka köye gelin gidiyor. Geride kalanların okuması için dayılarının yardımı ile İzmit'te göçüyorlar. Gecekonduda yaşıyorlar, simit satıyor Müyesser... Ailede iki doktor, iki öğretmen bir de gazetecinin tamamı yoksul şartlarda üniversite okuyor. Türkçeyi ilkokulda öğrenen Müyesser'in aslında kitabı yazılmalı ancak buna müsaade etmiyor huysuz... O hapse girince kardeşleri annelerini alıp İzmit'e götürmüştü. "Alzaymır" olarak bilinen hastalık yüzünden rahmetli bebek gibiydi. Ablam hapisten çıkınca kumpas davalarının peşine düşüp, bütün Türkiye'yi yazıları ile aydınlatırken anneciğini ihmal edişinin acısını yaşadı. Ziyaretleri sırasında "deli kızın geldi" sözlerine tepkisini anlatırken yüzüne yansıyan hislerini tarif etmek mümkün değil...
Müyesser ve Yıldız ailesine baş sağlığı diliyor, Cumhuriyetin kızına Tanrı'dan rahmetler niyaz ediyorum.
***
Ankara Kitap Fuarı
Kitap fuarlarını sevemez oldum. Ankara Kitap Fuarı neredeyse "Osmanlı" panayırı haline gelmiş. Nereye baksanız tarihle alakası olmayan dahası tarihin televolesini yansıtan yüzlerce Osmanlı kitabı.. Devir değişti ya... Osmanlı furyası almış başını gidiyor. Soluğu Kırmızı Kedi'de almakta fayda var. Yılmaz Özdil'in "Sen Kimsin"i, Soner Yalçın'ın "Saklı Seçilmişler"i, Müjdat Gezen'in "Masallar"ı, Cahit Irgat'ın "Irgatın Türküsü", Cem Gürdeniz'in "Mavi Vatan Yazıları"nı alıp doğruca Galaati'nin standına yöneliyoruz. Elbette önceliğimiz Selcan Taşçı'nın "Birini Asacaklar, Darağacındaki Medya" kitabı... Üstelik Selcan Cumartesi (Yarın) imzalayacak. Atila Kezek'in "Dışardakiler"i kaçmaz... Sevgili Yağız Aksakaoğlu da "FETÖ Kıskacında Askeri Okullar" adını verdiği olağanüstü çalışmasını ağabeyine imzalayacak. Serra Menekay'ın müthiş romanları "Şefika" ve "Kırım Ateşi" sepete mutlaka konmalı.
Asi-Kitap yayıncılığa yeni soluk getirdi. Naim Babüroğlu'nun "Kemalyeri" mutlaka okunmalı. Cihangir Akşit paşam "Sarı Sessizlik" adını verdiği eserde 1914 Sarıkamış harekatının romanını yazmış. Kesinlikle kaçmaz. Tolga Gürakar da "Aydınlık Hareketi" kitabında "küreselleşme çağında ulusalcı tarz-ı siyaset"i mercek altına alarak ezberleri bozuyor. Kariyer'den Rıza Müftüoğlu'nun "Madalyonun iki Yüzü" kitabını kapıp doğruca Panama Yayıncılık'a varıyorum. Üretimine gıpta ettiğim değerli dost Ahmet Haldun Terzioğlu'nun beklenen kitabı "Enver Paşa"yı bağrıma basıp, yanına "Alamut'un Piri Hasan Sabbah"ı ekliyor ve kaçarcasına çıkıyorum. Fuarın son günü olan Pazar yine gideceğim. Her şeye rağmen kitapların arasında soluk almak güzel.