Cumhurbaşkanı seçimi ve “Türkiye Raporu”
Cumhurbaşkanı seçimine bir hafta kaldı; ya Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ya da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan diyeceğiz. Bu belli de, tercihi neye göre yapacağız? Ölçümüz ne olmalı? Herhalde öncelikle adayların hizmetine bakacağız. Burada, Türkiye’nin manzarası karşısında, Erdoğan’ın durumu ortadadır. Ekmeleddin Hoca için bu kadar kolay konuşamıyoruz. Çünkü, kendisi siyasetten uzak kalmış bir bilim adamı ve sessiz sedasız uluslararası görevlerde bulunmuş değerli bir şahsiyettir. Eserlerini ve bulunduğu görevlerde neler yaptığını gördüğümüzde, iftihar edilecek bir başarıya şahit oluyoruz. Özellikle Türk Kültür ve Medeniyeti üzerinde yaptığı araştırmalar çok önemlidir. Uluslararası görevlerdeki uzlaştırıcı yeteneği ve başarıları ile dikkatleri çekiyor. Zihni ve gönlü herkese açık olan Ekmeleddin Hoca, kamplaşmanın, bölünmenin, çatışmanın, huzursuzluğun, husumet ve düşmanlık tohumlarının yeşertildiği ülkemizin birlik ve beraberliği için aranan bir kıymettir, değeri çok iyi bilinmelidir.
Erdoğan’ın durumuna dair tereddüdü olanlar için “Türkiye Sivil Topluk Birliği”, kısa adıyla “TürkBir” tarafından hazırlanan “Türkiye Raporu” nu dikkatlere sunmak isteriz. Raporun tespitleri aynen şöyledir:
1.“Türkiye Cumhuriyeti’nin millî/ulusal ve merkezî/üniter yapısı ortadan kaldırılamaz; ” çok milliyetli “ortaklığa dönüştürülemez.
2. İstiklâlimizin sembolü Türk Bayrağı’nın yurdumuzun her köşesinde, özgürce dalgalanması engellenemez.
3. Teröristbaşıyla varılan İmralı “Mutabakatı” ile, vatanımızın bir bölümünde Devletimizin eli-kolu bağlanarak, egemenlik bölücü terör örgütüne devredilemez; askerlerimiz ve polislerimiz karakollara hapsedilerek görevini yapamaz hale getirilemez; kanun hâkimiyeti, kamu düzeni ve can-mal güvenliği zaafa uğratılamaz.
4. Türk Milletinin egemenliği, sıfatı ve konumu ne olursa olsun hiçbir güç, kurum ya da kimse tarafından pazarlık konusu yapılamaz; bölücü terör örgütü yasal ve idari düzenlemelerle meşrulaştırılıp himâye edilemez.
5. Türkiye Cumhuriyeti’nin dili “Türkçe” diyen Anayasamızın emri gereğince, Devletimizin hiçbir faaliyeti, Türkçe’nin dışında, başta eğitim ve öğretim olmak üzere başka bir etnik, yerel veya ana dilde yapılamaz.
6. Vatanımız üzerinde, hangi gerekçeyle olursa olsun, başka kimlikle “özerk devlet” kurulamaz, tartışması dahi yapılamaz.
7. Şehitler ve gaziler Ocağı Kahraman Türk Ordusunun şerefli komutanları ve değerli aydınlarımız, “kumpaslarla” ve “sahte delillerle” mahkûm edilerek cezaevlerinde çürütülemez; yiğit Köy Korucularımız yalnız bırakılamaz; Türk Milletinin eşit bireyleri aziz yurttaşlarımız, bölücü terör örgütünün insafına terk edilemez.
8. İktidar sahiplerinin; anayasa, hukuk, yargı, devlet kurumları, bürokrasi ve ekonomiyi, Türk Milletinin hak ve çıkarlarına göre değil de,kendi ideoloji ve çıkarlarına göre yönetmeleri; ülkemizin yolsuzluk, rüşvet, kara para, rant ve aşırı borç bataklığında boğulacak hale getirilerek, devlet yapısındaki çürüme ve çöküş kabul edilemez.
Bütün bunlar kadar elim ve vahim olmak üzere;
l Ortadoğu’yu kanlı bir kaosa sürükleyen, dünyanın en tehlikeli terör örgütlerinin bölgemiz (Suriye, Irak ve Türkiye)’de üs kurması, bunlarla işbirliği yapılması ve lojistik destek verilmesi kabul edilemez,
l Kıbrıs’ta; BM, ABD ve AB kuşatmasına alınan KKTC’nin ortadan kaldırılarakTürklerin oldu-bitti ile Rum Devletinin azınlığı konumuna düşürülmesi, Türkiye’miz dışlanarak Doğu Akdeniz’de, “münhasır ekonomik bölgeler” yoluyla doğal gaz ve petrol kaynaklarına el konulması,
l Yunanistan’ın, sınırımızdaki 17 adaya el koyarak, egemenlik alanını genişletip, Ege Denizini Yunan gölü haline getirme oyunları,
l Türkiye’mizin, Akdeniz ve Ege’den kuşatılıp, denize çıkışı kapatılarak, kara devleti haline getirilipAnadolu’ya hapsedilmesi,
l Emperyalistlerin “Size Doğu Anadolu’da devlet kurduracağız” vaadiyle aldatılan Ermenilerin, I. Dünya Savaşı sırasında düşmanlarla bir olup, Müslüman Türkleri arkadan vurup” soykırım “ yapmalarına rağmen, günümüzde de yine sömürgecilerin kışkırtmalarıyla gerçekleri tersyüz ederek, Türkiye’yi ” soykırımcı “iftirası ile suçlayıp, tazminat ve 6 ilimizi talep etmeleri karşısında tavizkâr davranılması,
l ABD ve AB baskılarıyla, Heybeliada Ruhban Okulu ile Patrikhaneye evrensel/ekümenik ve tüzel kişilik sıfatı kazandırılarak, İstanbul’da, Vatikan’a benzer bir Rum Ortodoks Devleti kurma çalışmalarına sessiz kalınması...” Evet; bu tablonun sorumlusu kim ve kimlerdir? Eğer cevap Erdoğan ve ekibi ise, kime oy verileceği de tereddüde yervermeyecek bir şekilde belli olmuyor mu? Esasen Türkiye’yi düşünenlerin, bu tespitler karşısında başka türlü hareket etme imkânı da yoktur.
Ekmeleddin Hoca diyor ki; “Ben diktatörlüğe kayan gidişi önleyeceğim. Devletin tepesinde kavgayı değil uzlaşmayı, Türkiye’de ‘Adalet Mülkün temelidir’ ilkesini ve huzuru hakim kılmaya çalışacağım. Türkiye’nin itibarını yükselteceğim.”
Karar, Büyük Türk Milleti’nindir.