Çözüm sürecini bozmak
PKK ve bölücülerin tümü, çeşitli beklentilerinin karşılanmaması ve bu konuda somut adımlar atılmaması halinde çözüm sürecinin sona ereceğini, iktidar yetkilileri de bu süreçten geri dönmenin mümkün olamayacağını ifade etmektedir. Aslında her iki taraf da memnun olduğu için çözüm sürecinin sona ermesi beklenmemektedir.
İktidar, bu süreç devam ettiği müddetçe, PKK’nın almış olduğu ateş kes kararını, şiddetli bir çatışma yaratacak düzeyde bozmamasından dolayı olumlu olarak karşılamakta, çatışmasızlık ortamının her hangi bir şekilde bozulmamasına özen göstermektedir. Bu nedenle bölücülerin, güvenlik güçlerine kapsamlı saldırılar yapmaması halinde, gerçekleştirdikleri her çeşit gösteri, saldırı ve terör olayını, provokasyon olarak nitelendirerek sineye çekmektedir. Ancak yapılanları ve çözüm süreciyle varılacak sonucu, duyarlı Türk vatandaşları içine sindirememekte, devletin aciz durumda kalmasını kabul etmemekte, bu konuda tepki gösterememenin de sıkıntısını yaşamaktadır.
Kandil, İmralı ve bunların siyasi temsilcileri durumundaki bölücü siyaset yapanlar da, fırsat buldukları her durumu kullanarak iktidarı çözüm sürecini sonlandırmakla tehdit etmektedirler. Her seferinde sınırlı olsa da, bir taviz kopardıkları için bunu sürdürmektedirler. Eylül 2014 sonuna kadar iktidarın yol haritasını açıklamaması halinde çözüm sürecini sonlandırma tehdidine karşı hükümetin, son günde, çözüm süreci komisyonu oluşturma, hukuki düzenlemelerde bulunma, yol haritası ve müzakere ortamı hazırlama çalışmalarına yönelik kararı, bunun en yakın örneğini teşkil etmektedir.
Bir taraftan PKK dahil, her türlü terör örgüt ve eylemine karşı olduğunu ve her fırsatta PKK’yla mücadelenin devam ettiğini ve edeceğini açıklayan hükümetin, diğer taraftan bu terör örgütüyle müzakere etmesi de ikilem teşkil etmektedir.
***
Şimdi de bölücüler, Suriye’de devam eden çatışma ortamında IŞİD’in, PYD’nin kontrol ettiği Kobani’yi ele geçirmesi halinde çözüm sürecinin biteceğini söylemekte, bu nedenle Türkiye’nin PYD’ye destek vermesini talep etmektedirler.
İşin aslına bakıldığında Kobani ile çözüm süreci arasında bir ilişki kurulmasının doğru bir yaklaşım olmadığı açıktır. Ancak burada bölücülerin asıl amacı da bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Kobani Suriye sınırları içinde bir bölgedir. Ancak çıkan çatışma ortamında Suriye yönetiminin kontrolü kaybetmesinden dolayı, Suriye’nin kuzeyinde, kantonlar halinde bir şerit olarak PYD Kürt yönetimleri oluşturulmuştur. PYD, PKK’nın Suriye’deki uzantısıdır. Kobani de bu kantonlardan biridir.
Suriye’nin kuzey bölgesi, bölücülerin ideali Büyük Kürdistan’ın bir parçası olarak Batı Kürdistan adıyla isimlendirilmektedir. Güney Kürdistan olarak nitelendirdikleri Irak’ın kuzeyindeki yapıdan sonra, Batı Kürdistan olarak isimlendirilen bölgedeki kontrolün kesintiye uğraması, bölücüler tarafından elde edilenin kaybedilmesi anlamını taşıdığından önemli olarak görülmektedir.
Türkiye’deki, çözüm süreciyle ulaşmak istenilen demokratik özerklik adı altında kontrol etmeyi hedefledikleri ve Kuzey Kürdistan olarak nitelendirdikleri bölge de buna eklenerek ideallerinin üçüncü ayağını gerçekleştirmek istedikleri de açıktır. Bunların arasında bir entegrasyon ve dayanışma kurmak istedikleri de gizlenmemekte, hatta sıklıkla bölücüler tarafından dile getirilerek işlenmektedir.
***
Bir noktada Türkiye’yi bölünmeye kadar götürecek olan ve sadece Türkiye’yi ilgilendiren çözüm süreciyle Kobani’nin bir ilgisi yoktur. Binlerce Türkmen katledildiğinde, bırakın soydaş olmalarını, insani duyguların bile söz konusu olmayarak buna tepki vermeyen Türkiye’nin, Kobani’de PKK’nın uzantısı PYD yenilecek diye duruma müdahale etmesi veya destek vermesi düşünülmemelidir. Konu bölücüler tarafından tamamen bir Kürt etnik dayanışması olarak dile getirilmektedir.
IŞİD’in de, “Süleyman Şah Saygı Karakolu” dahil, Türkiye’ye herhangi bir saldırıda bulunmasının, IŞİD açısından akılcı bir yaklaşım olmayacağı değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda çok zayiat vereceği ve kendi sonunu hazırlayacağı gerçeğini gördüğü düşünülmektedir. Ancak son tahlilde böyle bir şey beklenebilir. Şimdilik bu durum söz konusu değildir. IŞİD’e karşı verilecek desteğin veya mücadelenin, Türkiye’ye terör eylemleri olarak yansıma ihtimalinin olduğu da göz ardı edilmemelidir.
Bu nedenle Kobani’ye müdahale veya destek verilmemesi halinde çözüm sürecinin sona ereceği ifadesi tamamen bir blöf olarak nitelendirilmektedir. Ancak diğer taraftan bu konunun dışında, durumun yeniden değerlendirilerek bir an önce çözüm süreci olarak adlandırılan bu yanlış yoldan dönülmesi de temennimiz ve beklentimizdir.