Çözüm odaklı yeni bir vizyon

Siyasette ve ekonomide kavga ve anarşi, bir toplumun gelecekteki huzur ve refah dünyasını kurmasını engeller. Toplum vizyon sahibi olamaz. Çünkü toplum açısından vizyon, eldeki imkanlarla ve mevcut değerler içinde o toplumun gelecekte kendini görmek istediği yerdir. Günlük kavga ve anarşi içinde hiçbir toplum gelecek için sağlıklı düşünüp, gelecek için sağlam temeller atamaz.
Siyasette toplumsal vizyonu, 1980 ihtilalinin getirdiği siyasi partiler ve seçim kanunları sayesinde siyasi partilerin demokrasiyi askıya almaları engelledi. İhtilal için ateş püsküren tüm siyasi partiler, iş bu kanunlara gelince sus-pus oldular. Siyasi partiler kanunu ve seçim kanununu değiştirerek, ön seçim zorunluluğunu ve parti içi demokrasiyi getirmediler. 1980 sonrası siyasi partilerde bir defa genel başkan olanlar, artık partiyi özel şirketleri gibi yönetebiliyor. Demokrasinin askıya alınmış olması, Başbakanların ve hükümetlerin yasama ve yargıyı etkileme gücünü artırıyor.
Çözümü tartışmayan bir toplum, vizyon sahibi olamaz. Çözümü de önce siyasi partiler tartışmakla görevlidir. Yaşamakta olduğumuz siyasi sorunlarda, siyasi partiler yalnızca kavga yarışması yapıyor. Çözüm yarışması yapan yok.
Ergenekon gibi tartışmalı mahkeme kararlarında, tutuklu milletvekilleri sorununu AKP isterse, üç-beş günde yasa çıkararak çözerdi. Ne var ki siyasi iktidar 17 Aralık yolsuzluk sorunu ortaya çıkıncaya kadar böyle bir niyet göstermedi. Şimdi de şaibeli mahkeme kararlarında topu cemaate atarak, siyaset yapıyor. Çözümü tartışmıyor.
CHP ve MHP’den yalnızca slogan ve suçlama geliyor. Esprili dalga geçme ve hazır cevaplılık kriterleri ön plana çıkıyor. Bu anlamda CHP Genel Başkanının bütçe konuşması, kamuoyu tarafından beğenildi. Ancak ben şahsen geleceğe ait hiçbir çözüm emaresi ve hiç bir vizyon görmediğim için hayal kırıklığına uğradım.
Tenkit etmek ve yanlışları ortaya çıkarmak muhalafet partilerinin görevidir. Ancak toplumu vizyon sahibi yapmak ve geleceğini kurgulamaya teşvik etmek te yine muhalefetin görevidir.
Haksız yargılama ve cezalar kamuoyu vicdanını rahatsız ediyor. Barolar Birliği’nin 7 maddelik çözüm önerisinden önce siyasi partiler benzer çözüm önerileri getirebilirdi. CHP’nin önceki genel başkanı Deniz Baykal gibi, Kılıçdaroğlu da toplumu germeden yargıdaki haksızlıkların nasıl giderileceğini ve yolsuzluklar varsa bunların açığa çıkmasının nasıl gerçekleşeceğini inandırıcı bir şekilde parti görüşü veya kendi görüşü olarak kamuoyuna aktarabilirdi ve bu konuda gerekli girişimleri yapabilirdi.
Toplumsal vizyonu medya da engelliyor. Zira medya da çoğunluğu iktidar yanlısı olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
2013 yılı nasıl geçti?.. Bu haber- yorum yeni yılın ilk günü bütün gazetelerde vardı. Ne var ki bazıları 2013 yılını uçurmuş, adeta huzur ve istikrar yılı olarak yorumlamıştı. Bazıları ise tamamıyla batırmıştı. Arada objektif bir yorum yoktu.
Söz gelimi, 2013 yılında 151.7 milyar dolarlık ihracat gerçekleşti diye yalnızca ihracatın uçurulduğu gazeteler vardı. Buna karşılık aynı gazeteler 2013 ithalatının 240 milyar dolar olduğunu ve dış ticaret açığının 88 milyar dolara, cari açığın 60 milyar dolara ulaştığını hasır altı etmişlerdi. Kaldı ki, 151.7 milyar dolar ihracatta yüzde 80 oranında ithal girdi kullanıldığını ve ihracatta bizim yarattığımız katma değerin yalnızca 30.4 milyar dolar olduğunu hesaplama zahmetine girmemişlerdi. Gerçekte ise toplumun bir vizyon sahibi olması, bu dış açıkların çözülmesi ve çözüm üstüne düşünmesi ile olur.
Siyasilerin ve medyanın ve sivil toplum örgütlerinin toplum üstündeki etkisi yadsınamaz. Toplumda bir kesim en fazla ve önce, sloganla ve esprili tenkitle siyasi iktidarı ve başbakanı eleştiren köşe yazarlarını okuyor. Diğer kesim ise hükümeti ve başbakanı göklere çıkaran köşe yazarlarını okuyor. Çözüm tartışan köşe yazarları ise daha az okunuyor.
Özet olarak, vizyonunu tartışmayan toplumun geleceği birkaç siyasinin dümen suyunda kalır.

Yazarın Diğer Yazıları