Çoklu terör açmazı (1)

"IŞİD", şimdinin en popüler (!) "İslamcı" terör örgütleri arasında birinci sıraya yerleşmiş durumda. Dün Taliban bugün IŞİD; isimleri farklı ancak kullanım amaçları aynı. Popüler diyorum, çünkü yakın geçmişe baktığımız zaman, İslam ve Müslümanlık üzerinden, bu kutsal değerler kullanılarak birçok terör örgütü kurulmuş, kullanılarak dünya çapında terör saldırıları düzenlenmiş, masum insanların ölümüne sebebiyet verilmiştir.

Bu katliamlar, söz konusu örgütleri kuranların, dünya yönetiminde istediği etkinliği ve beraberinde asıl gaye olan petrol, doğal gaz, altın, elmas gibi doğal zenginliklere sahip olmak ve yönetmek adına birer bahaneden öte bir şey değildir. Çünkü, dünya gündemine oturan ve bu örgütler eliyle gerçekleştirilen büyük çaplı katliamların hemen akabinde, "saldırıyı yapan" örgütün merkezi olan ülkelere askeri operasyonlar gerçekleştirilmekte hiç geç kalınmamış ve terörü yok etme kamuflajı altında bir yandan o ülkelerde yaşayanlar katledilirken, diğer yandan asıl amaç olan doğal kaynaklar yağmalanmış ve yağmalanmaktadır. Bu sayede hem Müslümanlar dünyaya "barbar", "terörist eylemler" gerçekleştiren kesim olarak empoze edilmiş, hem de İslam coğrafyası yıllardır aralıksız bir zulme maruz bırakılmıştır.

Bu müdahalelerin bahanesi bazen IŞİD, Taliban gibi terör örgütleri olmakla birlikte, bazen de Irak ve Libya'da olduğu gibi, zalim olarak adlandırılan devlet yöneticileri olabilmektedir. Ancak sonuç her hal ve takdirde aynıdır; Müslüman halkın katliamı, ülkelerin tarumar edilmesi ve sonrasında doğal kaynakların sömürülmesi...

Ülkemizin de içine sürüklenmek istendiği Orta Doğu bataklığının baş aktörlerinden IŞİD ve PKK terör örgütleri, çok derinden, koordineli ve uyumlu bir şekilde çalıştırılmaktadır. Bu sistem birbirinden bağımsız, kendi çıkarları doğrultusunda ve ayrı çalışıyormuş gibi görünüyor olabilir. Ancak işin gerçeği bunun tam tersidir. Terör örgütlerini maşa olarak kullanan derin güçlerin şimdilerde gündemine aldığı konu ne yazık ki ülkemizdir.

İlk olarak IŞİD'i ele alalım: Yakın geçmişe kadar var olmayan terör örgütü, Irak ve Suriye'deki karışıklıklardan sonra, ortaya çık(arıl)mış bir projedir. Her nasılsa!.. Çok kısa süre içinde neredeyse tüm dünyayı saracak düzeyde eylemler yapma gücüne erişmiş bir yapı haline gelmiştir. Öyle ki yapı, bu kadar kısa süre içerisinde, dünyanın süper güçleri olarak nitelendirilen ABD, Rusya, Çin ile Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa, İtalya gibi daha birçok ülkelerin (hatta Birleşmiş Milletler ve NATO'nun) bir numaralı gündemi oluvermiştir. Bu devletlerin her biri elinde bulunan son model askeri uçak, gemi, araç, mühimmat ve malzemelerini bir anda İran, Irak, Suriye, Ermenistan, birçok Arap ülkesi, Doğu Akdeniz ve hatta Güney Kıbrıs'a konuşlandırmaya başlamıştır. Sonuç olarak, birkaç sene içerisinde ülkemizin nerdeyse üç tarafı adeta patlamaya hazır ve bizi de içinde yakabilecek bir ateş çemberi haline gelmiştir.

Rusya ve ABD, Soğuk Savaş döneminin başından beri açık bir şekilde birbirine düşman iki ülkedir. Ancak Orta Doğu üzerinde gün yok ki savaş uçakları IŞİD'e yönelik bombardıman gerçekleştirmesin. Ancak Rusya'nın gerçekleştirdiği bombardımanlara baktığımızda IŞİD haricinde bölgede Esad rejimine muhalif olan tüm kesimlere yoğunlaştığı görülmektedir. Hatta son zamanlarda ülkemizi dahi tehdit edecek seviyelere ulaşmıştır. Diğer taraftan yine Rusya, İran ile her fırsatta müttefik olduğunu dile getirmekten çekinmemiştir. Bunun bir kanıtı olarak da yakın zamanda İran'a S-300 denilen füze sistemlerini dahi kurmuştur. Acaba Rusya, İran'a kurduğu bu füze sistemlerini gerçekten de IŞİD'e karşı mı kullanacaktır? Gerçekte bu füzeler hangi ülkeye karşı kullanmak için yerleştirilmiştir?!

ABD ve Türkiye'nin "stratejik müttefik" iki ülke olarak Orta Doğu konusunda, en azından kağıt üzerindeki çıkarlarının aynı olması gerekmez mi?.. Madem amaç ve çıkarlar aynı, neden ABD Türkiye'nin IŞİD'e karşı savaşmak üzere bölgedeki yerel askeri güçleri eğittiği Başika'daki askeri varlığından rahatsızlık duymakta ve geri çekilmesinin daha doğru olacağını dile getirmektedir?! Yoksa ABD, Suriye'nin kuzeyinde PYD/PKK terör örgütünü Türkiye'ye tercih ettiği gibi, Irak'ta da IŞİD'i mi tercih etmektedir?! Yoksa Körfez Savaşı ile birlikte yerle bir edip, ayrılmamak üzere yerleştiği bölgede çok daha farklı ve Türkiye'nin de aleyhine gizli plan ve çıkarları mı bulunmaktadır?!

"Doğu Akdeniz'de an itibariyle kaç ülkenin savaş gemisi dolaşmaktadır" sorusunun cevabını hiç düşündünüz mü?.. Ayrıca her gün Suriye ve Irak üzerinde birçok ülkenin jetleri uçuyor.

Peki biz ne durumdayız? Uçaklarımız, Karadeniz'in batısında uçamadığı gibi Akdeniz'in doğusunda da rahatça havalanamıyor. Ege'deki sorunları ise bu sütunda kaç kez okudunuz. Bu gidiş sürerse uçakları ve gemileri hava ve kara sınırlarının dışına çıkamayan içine kapalı bir ülkeye dönüşeceğiz.

Bir tarafta dünyanın süper güçleri dediğimiz ülkeler diğer taraftan IŞİD terör örgütü. Hal böyle olunca ister istemez akıllara şu soru gelmektedir. Onca ülkenin bu çapta hazırlığı sadece IŞİD denen örgütü ortadan kaldırmak için mi?! Bunca yığınağın sebebi bu mudur?!

İkinci olarak PKK terör örgütünü ele alacak olursak; katil çetesi, dünya çapında bir terör örgütü değildir. Bu örgüt daha çok başta ülkemiz olmak üzere, Irak, Suriye ve az da olsa İran'da eylemler gerçekleştiren bölgesel bir terör örgütü niteliğindedir. Ancak her nasılsa(!) bu örgüt de en az IŞİD kadar, yukarıdaki ülkelerin gündemindedir. Çünkü PKK'nın faal olduğu ve sözde "Kürdistan" olarak adlandırılan bölge şu an IŞİD'in ve ayrıca iç savaşların olduğu, petrol ve doğal gaz yataklarının bulunduğu, Orta Doğu'nun Kuzey'inden başka bir yer değildir. Aslına bakılacak olursa PKK, sözde "Kürt sorunu" adı altında bölgenin istikrarının ortadan kaldırılması ve derin güçlerce doğal kaynaklarının sevk ve idaresini kolaylaştırma adına, 1925'ten bu yana kullanılan farklı maşaların günümüzdeki bir versiyonudur. Geçmişin Musul-Kerkük oyununun güncellenmiş versiyonu "Kürt sorunu" oluvermiştir. Yeter ki her dönemde kullanılacak, kullanışlı maşalar bulunabilsin!

Yazarın Diğer Yazıları