Çin emperyalizmi!

Amerikan emperyalizmi… Yıllarca, sol jargonun popülist söylemlerinden oldu.

Her olumsuzluğu, her sorunu ABD ve temsil ettiği düşünceye atfetme refleksi…

Hep kolaycılık gibi gelmiştir bana.

Gerçi bazı noktalarda haksız da sayılmazlar.

ABD'nin emperyalist politikalar güttüğü doğru ama yetersiz bir yorum… Hele ki günümüzde…

ABD artık ekonomik anlamda tek güç değil.

Çin'in özellikle üretim anlamındaki başarısı nicelik aşamasından çıkmaya başladı.

Çin artık, Küresel firmaların ucuz iş gücü üretimini yaptıkları bir yer değil.

Kendi markalarıyla özellikle teknoloji alanında dünya devlerine kafa tutuyorlar.

Xiaomi, Huawei gibi teknoloji firmaları yılların Apple, Samsung gibi devlerinin tahtını sallıyor.

Otomotivde önemli adımlar attılar. Ekonomik anlamda daha da güçleniyorlar.

Nüfus yoğunluğunun ekonomik göstergelerle desteklenmesi Çin'in uluslararası arenada daha fazla söz sahibi olmasına yol açıyor.

Politik anlamda artık daha farklı bir kaygı içindeler.

Tıpkı sol jargonun eleştirdiği Amerikan emperyalizmi gibi kültürlerini de yaymaya, tıpkı Hollywood sineması gibi gerçekleri saptırmaya başladılar.

Doğu Türkistan'da yaşananlar bunun en açık örneği.

1984, Cesur Yeni Dünya gibi distopya romanlarında yazarın hayal gücüne hayranlık atfettiğimiz olaylar şu an Çin'de yaşanıyor.

Yüz binlerce insan "eğitim kampı" adı altında devlet kontrolündeki kamplara alınıyor. İnternet yok, iletişim sınırlı, basın giremiyor. Türkçe isim vermek, ibadet etmek yasak. Ramazan ayında oruç bile tutturmuyorlar. Doğu Türkistan'ı asimile edebilmek için her şeyi yapıyorlar. Uluslararası tepkiden korkmasalar tıpkı Nazi Almanyası gibi milyonlarca insanı katletmekten çekinmeyecek bir ruh haline sahipler.

Uluslararası bağımsız kuruluşlar ve haber kanalları son dönemde Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerine ve kamplara dikkat çekmeye başladı. Her ne kadar bir kısmı İngiltere ve Amerikan merkezli yayınlar olsalar da gerçekleri ayan-beyan veriyorlar. Bölgeyi gidip görmüş Uygur Türkleri ile yaptığım görüşmelerde çıkan haberlerin devede kulak kaldığını anlıyorsunuz.

Örnek verelim.

Bir Uygur Türk'ü keyfi sebeplerle kampa alındı… Ailesinin ona ulaşma, durumunu sorma imkanı yok. Tam bir hapis hayatı. Ne zaman çıkacağı belli değil, yıllarca kalabilir, orada ölebilir. Çıkanlar da zaten adeta yaşayan bir canlıya dönüşüyor. Büyük bir travma.

Geçtiğimiz günlerde drone çekimi ile yapılan kamp görüntülerinde insanların ne şartlarda hayata tutunmaya çalıştığına şahit olduk.

İnsanlık dramı her geçen gün büyüyor.

Yüz binlerce insanı toplama kamplarında hapsetmekten çekinmeyen Çin, ülke imajını değiştirmek için önemli bir karar aldı.

Kararın meali şöyle, "Çin'in Uygur Türklerine zulmediliyor algısı yıkılmalı. Bunun için de başta Türkiye gibi ülkelerde operasyonlar başlatılmalı."

Nitekim başlatıldı da…

Birdenbire Türkiye'de Doğu Türkistan hakkında yalan-dolan haberler dolaşıma sokuldu. Oradaki Türklerin, IŞİD sempatizanı oldukları, aşırıcı yanları bulundukları vs şeklinde.

Halbuki IŞİD'in mensupları Avrupa da bile görülüyor. Koskaca Doğu Türkistan'ın tamamına bunu atfedebilmek mümkün değil. Kaldı ki çok küçük bir grup orada bu faaliyetlerin içinde.

Türkiye'de başta Aydınlık grubu ile yakın bir temas kuruldu. Aydınlık'ın çıkardığı ve yalanlarla dolu Doğu Türkistan dergisi algı operasyonun en son örneklerindendi. Ancak dergi o kadar kötü hazırlanmıştı ki, kendileri bile muhtemelen "Biz kimlerle çalışıyoruz" demişlerdir.

Çin'in Türkiye'deki imajını düzeltme için kullandığı başka yöntemler de var; özellikle de belediyeler üzerinden…

Örneğin geçmiş yıllarda örneğini görmediğimiz bir şekilde Çinli yetkililer belediyelerle anlaşmalar imzalamaya, "kardeş şehir" uygulamasına geçmeye başladılar.

Bu kapsamda, İstanbul'da metro duraklarının isimleri bir gecede Çince olmaya başladı. İngilizce, Arapça karmaşasına Doğu Türkistan gerçeğine rağmen Çince de eklendi.

Öncesinde Ankara'nın sembolü Atakule'ye "Çin Halk Cumhuriyeti'nin 75. Kuruluş yıldönümünü kutlarız" yazısı yazıldı. Hem de Çince… Bunu kamuoyuna duyuran ise Çin Büyükelçiliği oldu.

Böylece uluslararası topluma da şu mesajı verdiler "Eğer biz Türkleri kamplarda insanlık dışı muameleye tabi tutsaydık, Türkiye'nin sembol binalarından birinde bizimle ilgili böyle olumlu bir mesaj paylaşılır mıydı?"

Çin devletinin büyük önem verdiği Huawei firması, Trabzonspor tarihinin en büyük reklam anlaşmasına imza atarak, 52 milyon liraya forma sponsoru oldu.

Emperyalizm tam da budur. Ekonomik güçle toplulukları baskı altına alıp, küresel anlamda baskı kuran devlet haline dönüşmek. Sonrasında tüm bunları "yapmamış" gibi davranmak ve bunun için algı operasyonları gerçekleştirmek.

Çin şu anda bunu gerçekleştiriyor. İlerleyen günlerde çok daha kapsamlı projelerle sadece Türkiye ile sınırlı kalmayan kampanyalara imza atacaklar.

Çin Büyükelçiliği "Kardeş şehir" olabilmek için birçok belediye ile görüşme halinde.

Yarın öbür gün Çin ile ilgili belediye bültenlerinde, sokak tabelalarında, Türk siyasetinde yeni güzellemeler duymaya hazırlıklı olun.

Yazarın Diğer Yazıları