CHP ve ülke bütünlüğümüz
HALK TV'de 23.05.2017 günü CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, Solcu Liberal Akademisyen Prof. Erol Katırcıoğlu, eski AKP Milletvekili ve eski Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ı dinledik.
Konuşmacılar, bölücü terör ve çözümü konusunda birbirlerini teyit eden açıklamalar yaptı. Ünsal özetle; Cumhurbaşkanı Fransa'da da OHAL var diyor, ama bizimkiyle kıyaslanamaz. Zira Türkiye'de hak aramanın bütün yolları kapatılmıştır... OHAL'siz ve KHK'siz yönetilemeyen bir ülke olduk... İstiklal Mahkemeleri de dahil olmak üzere yargının bugünkü kadar bağımlı olduğunu görmedim" dedikten sonra ülkemizin bütünlüğüne karşı çok önemli ifşaatlarda bulundu: Mealen: Kürt meselesinin birkaç yönü var. Bu mesele bir ulus devlet olan Türkiye'nin kendi ulusal parçalarından biri olduğunu söylediği ve kendi millî topraklarına ait bir bölgeye ait bir sorun olarak görülürse eğer, çözümü son derece zor. Çünkü, Kürt meselesi sınır aşan bir boyuta evrildi. Şimdilik en azından 4 ülke; yani İran, Irak, Suriye ve Türkiye, kısmen de Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ı, ilgilendiren bir konu. Bu ağırlıkta ve ciddiyette bakmak lazım. Kürt meselesinin çözümüne dair iki önemli hususiyet vardır. Bir tanesi, bireysel ve kolektif kültürel hakların tanınması, ana dilin eğitimi, ikincisi de siyasal haklar. Siyasal haklar da egemenliğin kullanılmasıyla ilgili; egemenliğin kullanımına dair talepleri de tatmin edici haklar.
Şimdi de Suriye'deki gelişmelere bakalım: Eğer Rakka kurtulursa, petrolün merkezi, Arap ağırlıklı bir Arap-Kürt yönetimi kurulur. Suriye'nin Kuzeyinde de yeni bir oluşum sürüyor. ABD burada üç üs kurmuştur. Irak'ın Kuzeyindeki oluşum malum. Irak ve Suriye'deki bu gelişmeler dikkate alındığında; Türkiye eğer aklını başına toplayıp, kendi Kürt sorununu çözemezse, (dil, eşit Türk-Kürt vatandaşlığı ve eşit egemenlik temelinde) kendi bütünlüğünü ciddi anlamda zora sokar, ciddi bir beka sorunu yaşar.
Yukarıdaki hain planın, bin yıllık haçlı emeli olduğunu biliyoruz. Zamanımızda da, Sevr ve BOP ile uygulamaya konulduğunu da malum. Bundan dolayı; Irak, Suriye, Libya, Afganistan ve Yemen'de yaşanan kanlı kardeş kavgasını üzülerek görüyoruz. Şükretmeliyiz ki, Türk Milletinin sosyal dokusu çok sağlamdır. Çok iyi biliyoruz ki, hiçbir ayrım gözetmeden, bütün vatandaşlarımız Türk devletinin eşit ve şerefli üyeleridirler. Türk vatandaşları; en zor şartlarda bile, dün olduğu gibi bugün de (emperyalistlerin etnik tuzağına düşen iş birlikçiler hariç) birliğine ve bütünlüğüne inançla sahip çıkmaktadır; çıkacağından da şüphemiz yoktur.
TV programında; tıpkı ABD'li uzmanların söylediği gibi, Türkiye'yi alenen tehdit eden bu bölücüden hemen sonra söz alan CHP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Bekaroğlu'nun "Arkadaşların söylediklerine katılıyorum" demesi, bizce çok daha önemlidir. Soralım; bağımsız Türk Devletinin de, CHP'nin de kurucusu büyük önder Atatürk değil mi? Bir CHP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili, aziz Atatürk'ün kutsal emaneti olan egemenliğimizin ve şehit kanıyla sulanmış vatanımızın paylaşılmasına onay verebilir mi? CHP bu iğrenç olaya seyirci kalır, gereğini yapmazsa Türk Milletinin partisi olabilir mi?
Dilsiz, Dinsiz ve Adsız Rabia
Kelimenin dört anlamı varmış: 1) Dili, dini ve adı olmayan tek bir millet. 2) Arapçada dört. 3) Mursi'nin, 4. Cumhurbaşkanı oluşu. 4) Kahire'de Mursi taraftarlarının toplandıkları meydan. Seçin, beğendiğinizi alın. Çok beğendinizse, hepsini de alabilirsiniz.
"Rabia" sözü çok sevilmiş olmalı ki, AKP'nin son kongresinde tüzüğe de koymuşlar: "Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşları tek bir milleti teşkil eder. Bayrağımız bağımsızlığımızın ortak sembolüdür. Şehitlerimizin emaneti olan, milletimizin üzerinde yaşadığı, bayrağımızın özgürce dalgalandığı toprak, vatanımızdır. Devlet, milletimizin ortak eseridir. AK Parti, yukarıda belirtilen temel amaç ve hedefler doğrultusunda, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' anlayışını sarsılmaz bir ilke olarak kabul eder."
Tercümesi malum: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet! Ne güzel değil mi? Burada iki değer sayılmamış; dil ve din. Sonra bu teklerin kendine has adı, dili, sahibi, bayrağı ve vatanı yok mu? Elbette var. Ama söylenirse oyun bozuluyor. Türk Milleti ve Türkçe denilirse, "millet" gerçeği ortaya çıkıyor. Oyunun kuralına göre millet olmayacak. Olursa, Türk etnik grubu ve ötekiler olacak, devleti çok ortaklı federasyona dönüşebilecek. Onun için Türkçedeki "millet" Arapçadaki "ümmet" manasında kullanılıyor. Sonra da bir olan millet de, ümmet de etnisitelere ayrılıp bölünüyor; tevhit akidesi yıkılıyor. Neden? Bölünen parçalara göre ortaklık devleti kurulacak da ondan. Ne tuhaf, hayata, dünya gerçeğine ve yaradılışın kanunlarına aykırı bir sevda. Tarihte, millete değil de, ümmete göre kurulan devlet var mı? Hayır.
Tesadüfe bakın; Birinci Dünya Harbi'nin galipleri Osmanlı Türk Devletini paylaşıp, bize Anadolu'da küçük bir bölge ayırdılar. Sonra da buradaki yapılanmamızı Irk, Dil ve Din esasına göre yapmamızı emrettiler(!) PKK, KCK, YPD, PYD'de buna göre terör yapıyor. AKP de federasyon derken, benzeri üzerinde çalışıyor.
---
Şehadetinin 37. yıldönümünde büyük Türk milliyetçisi ve aziz dostum Gün SAZAK Bey'e Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun.