CHP ve Milliyetçilik
Büyük Türk düşünürü(!) Fuat Keyman yine sahnede bu aralar..
Bazı tespitlerine katılmakla birlikte, Türkiye'nin çok kritik virajlarında aniden ekranlarda belirmesini hiç tesadüf görmemişimdir..
Genellikle o virajlarda ya da 'Çözüm süreçlerinde' önceden parlatılır yıldızı..
Karar Gazetesi'ndeki yazısında kronik alerjisi olan "Milliyetçilik" üzerine bir şeyler yazdı..
Özü şu, Milliyetçi olmadan da vatansever olunabilir..
İlginç tespitler var ve üzerinde tartışılabilir..
Ama konum, Fuat Keyman'ın görüşleri değil..
Benim konum, o yazıyı paylaşıp, "Milliyetçi değilim" diyen, ve bunu yaparken de milliyetçilik kötü bir şeymiş izlenimi veren iki CHP'li; Mehmet Bekaroğlu ve Zeki Kılıçaslan..
Sadece "Milliyetçi değilim" demiyorlar.. Vatanseverliğe işaret ederken, milliyetçilik tu-kakaymış gibi bir hava yaratıyorlar..
Mecbur da değiller elbette..
Ama o algı incitici..
Peki, milliyetçiliğin ne olduğunu bilmiyor olabilirler mi?
Sanmam.. Ama her ihtimale karşı yardımcı olmaya çalışayım.. Hem de çok yakından..
Bakın, CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu nasıl tarifliyor Milliyetçiliği;
-Cumhuriyet Halk Partisi'nin amblemindeki altı oktan biri de milliyetçiliktir..
**
Bekaroğlu ve Kılıçaslan "5 oklu amblem mi kullanıyor?" bilmem..
Ancak, onlar, "Milliyetçi olmadan vatansever olabilen" Fuat Keyman'ı alkışlayarak, milliyetçiliği kötülerken, diyor ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu;
-Milliyetçilik vatanseverliktir..
Bu ne demek? İki CHP'linin alkışladığı Keyman'ın iddiasını, Kemal bey daha kafadan çökertiyor demek..
Peki devamında ne diyor Kemal bey?
-Milliyetçilik bayrağı sevmektir..
-Milliyetçilik, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye istemektir..
-Milliyetçilik, 82 milyonun tasada ve kıvançta biraber olması demektir..
-Rahmetli Ecevit ne diyordu? Biz Milliyetçiliği Kıbrıs'ın Beşparmak Dağları'na yazdık diyordu..
-Milliyetçilik diz çökmemektir.."
Görüldüğü gibi, ne kötü, ne de korkulacak bir şey Milliyetçilik..
**
İşin ilginç yanı ne biliyor musunuz?
Kemal bey bu konuşmaları yaparken, miting alanında Mehmet Bekaroğlu da vardı..
Ve bu sözleri alkışlıyordu..
**
En sağlam Türk Milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisinde ve bu tarifleri yapan bir Genel Başkan'ın liderliğinde "Milliyetçiliği" hakir gören Mehmet beyi gördükçe, diyor ki içimdeki ses;
-Siyasal İslamcılar gibi, "Siyasal İslam kökenliler" de, karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşmaya devam ediyor hâlâ..
BU KAFADAN KURTULAMADIK GİTTİ..
Akşam Gazetesi'nden Kurtuluş Tayiz aynen şöyle yazdı;
- Meral Akşener, annelerin HDP kapısından kalkıp, devletin kapısına dayanmalarını istedi..
Meral Akşener böyle bir şey istemedi.. Bu bir gerçek..
Ama niyet ne olursa olsun, 'Kumbara' olmuş bu arkadaşın tekerlemede ısrar edeceği de bir başka gerçek..
Pkk üyesi olmaktan 13 yıl hapis yatmış olmasını karıştırmıyorum bile..
Sadece gerçeğin ve hakkaniyetin peşindeyim..
Be vicdansız arkadaş;
Meral Akşener, "Gidin devletin kapısında oturun" mu dedi..
"Bir anne evladı için her kapıyı çalar.. Ancak DEVLET O KAPIYA GİDİP AĞLAMAZ.. Çözüm adresi olarak o kapıyı göstermez.. Çözüm adresi devlettir.. Çözümü o kapıda ararsanız, o kapıyı devlet yerine koymuş olursunuz" dedi..
İkisi aynı şey mi?
Değil..
Elde bir tutam çamurla dolaşmaktan yorulmadınız mı?
UĞURSUZ BAKIŞ..
Yazımızın üçüncü konuğu da Türkiye Gazetesi'nin 'kör uçuş' yapan kalemi, Fuat Uğur..
O da önceki günkü yazısında dedi ki;
-İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçmişte İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olduğunu hatırlatarak "O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır. Vatandaşı bir siyasi partiden talepte bulunmak zorunda bırakmak ciddiyetsizliktir, yönetim zaafıdır" dedi. Akşener'e hak vermemek elde değil. Geçmişte İçişleri Bakanlığı yapan bir siyasetçi olduğunu hatırlatması nedeniyle sözleri kendi açısından doğru.
Hakkı teslim ettiğini görünce şaşırdım.. "Devamında öze dönecektir" dedi içimdeki ses..
Haklı da çıktı..
Çünkü devamında diyor ki;
-Bu sayede Meral Hanım'ın bakanlık ve siyaset yaptığı dönemlerde, kuyulardan cesetlerin toplandığını, "Beyaz Toros"larda gezenlerin gece yarıları kapısına dayandığı, failleri bulunamayan cinayetlerle, suikastlarla birtakım Kürt iş adamlarının öldürülüp yol kenarlarına atıldığını da hatırladık. Umarım şu an ittifak yaptığı HDP'nin Eş Başkanı Pervin Buldan da hatırlayacaktır. Kocası Savaş Buldan o faili meçhullerden birinin kurbanıydı çünkü.
**
Bingooo. Fıtrat aynı fıtrat..
Mevzuyu böyle açıp, şuraya getiriyor; "O halde Cumartesi anneleri de İYİ Parti'nin kapısına gitsin.."
**
Öncelikle şunu ifade edeyim; Cumartesi annelerine herkes vebalı muamelesi yapıp kaçarken, her hafta haber yapıp ekrana taşıyan 5 gazeteciden biriyim.. Ahmet Şık da bunun tanıklarındandır, rahmetli Metin Göktepe de..
Ardından ekleyeyim; Yakın çalıştığım ve tanıdığım için rahatça söyleyebilirim ki, fikrine katılmasa da, Meral Akşener kapıya gelen kimseye kayıtsız kalmaz, sabırla dinler, en iyi şekilde de ağırlar..
Ve geleyim asıl mevzuya;
Madde 1;
Fuat Uğur, Meral Akşener'in İçişleri Bakanlığı döneminde kayıtlara geçmiş "TEK BİR FAİLİ MEÇHUL" göstermezse yazıklar olsun..
Mevzuyu İYİ Parti kapısına taşımak için işkembeden atmak yetmez.. Buyrun buradan soruyorum; Tek bir faili meçhul kaydı gösterebilir mi?
Madde 2;
Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan'ın ölüm tarihi ne?
3 Haziran 1994..
Peki, Meral Akşener ne zaman İçişleri Bakanı oldu?
Kasım 1996'da..
Yani Savaş Buldan'ın ölümünden 2,5 yıl sonra..
O dönemin faili meçhul tabir edilen olaylarından sorumlu tutulan isimleri hepimiz biliyoruz..
Peki kimdir o isimler?
Tansu Çiller ve Mehmet Ağar.. (Buradan bir itham çıkmasın.. Çünkü ben sürece farklı bakıyorum)
Peki bu isimler, bugün siyaseten kimin yanında?
Ak Parti'nin..
Dolayısıyla, böyle kalem oynatarak çamur atan Fuat Uğur'un mantığıyla hareket edersek, verdiği örneğin hesabının sorulacağı yer İYİ Parti'nin kapısı değil, Çiller ve Ağar'ın omuz omuza olduğu Ak Parti kapısıdır..
Bu tabi ki saçma bir önerme.. Ama Fuat Uğur'un ki kadar saçma değil..
**
Yaaaa..
Yalanın ayağa dolanması budur işte..
Ve Allah'ın sopası yok işte..
"Güvercin takla" atarak, Cumartesi annelerini İYİ Parti kapısına göndereyim derken, mevzu gidip, göze girmek için takla attığın iktidarın kapısına dayanıyor..
E hadi buyur o zaman.. Adres belli, sor, sordur hesabı..
**
Daha üç gün önce, Türkiye Gazetesi'ndeki bir başka yalancıyı, tarihleri ve olayları işaret ederek hakikatle buluşturmuştum..
Şimdi de ikinci yalancıya bu hizmeti sunuyorum..
Ama merak ettiğim, gazetenin patronajı Mücahid Ören ve Aslıhan Ören bu kadar yalancıyla mutlu mu?
TEMEL BEYİN ÜSLUBU DEĞİL..
Meral Akşener'in, siyasi tabloyu okurken, "Anahtar partiyiz" sözünün sorulması üzerine, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu dedi ki;
-Anahtarı tarif etmek zorlaşıyor, bir anahtar var bir de maymuncuk var..
Samimiyetle söyleyeyim, bu sözleri duyunca şaşırdım.. Çünkü bu sözlerle Temel beyin nezaketi örtüşmedi zihnimde..
Acaba neden böyle konuştu diye kafa yorarken, 2 gün önce "Saraya gittiğini" hatırlayıp, kolayladım..
"Artık sarayda ne konuşulduysa, ne teklif edildiyse, (ki reddettiğinden eminim) Meral Akşener'i yorumlarken aklına gelen ilk kelime 'Maymuncuk' olmuş" dedi içimdeki ses..
Dilin, dip duygudan seçiciliği kabul edilebilir bir durumdur..
Dolayısıyla, anladım ki Temel beyinki nezaketsizlik değil, saraydaki sohbetten akılda kalanların dile düşümü..