CHP, küresel emperyalizme sahip mi çıkıyor ?

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kurultaydan önce bir televizyonda “parti yön değiştirdi mi ?” sorusuna aşağıdaki cevabı veriyor..
“Dünya değişiyor. 1930’ların, 40’ların, hatta 80’lerin dünyası yok. Küreselleşmeyi reddedemezsiniz, onun getirdiği yararları toplumun önüne koymalıyız. Asıl CHP makas değiştirecekse bu yönde değiştirmeli. Ana öznesi insanların mutluluğu olmalı.
Bu söylemdeniki sonuç çıkıyor...
1) Kendinden önceki CHP yönetiminin ve Deniz Baykal’ın küreselleşmeye karşı olduğu anlamı çıkıyor.
2) Küreselleşme Türkiye için olmazsa olmaz şarttır. Yönümüzü küreselleşmeye çevirelim.
Her iki anlamda da Kılıçdaroğlu yine acele etmiş ve altyapısı olmadan konuşmuştur.
1) Ne CHP, ne de Baykal küreselleşmeye karşı olmadı. Kılıçdaroğlu küresel emperyalizm ile küreselleşmeyi birbirine karıştırıyor. Baykal küreselleşmeye karşı değildi, küresel emparyalizme karşı idi. Spekülatif sermayenin küreselleşmeyi kullanarak, sıcak para yoluyla ve cari açık yoluyla ülkeleri sömürmesine karşıydı. Her şey bir yana Baykal 1 Mart tezkeresi ile emperyalizme karşı dik durmuş tek insandır...
Ancak sömürü ve emperyalizme dayanmayan bir küreselleşme, hem parti, hem de Baykal tarafından kabul edilmekte idi. Söz gelimi parti programında dışa açılma gibi yaklaşımlar yer almıştır. Uygulamada da Kemal Derviş gibi küreselleşme aktörlerine yer vermiştir.
Kaldı ki, Kılıçdaroğlu da 2002’den beri parti içinde aktif görev almıştır. En son gurup başkan vekili idi. Eğer parti küreselleşmeye karşı idiyse kendisi neden küreselleşmeyi savunmadı?
2) Aslında benim anlayışıma göre, küresel dünya, spekülatif sermayenin bir kumar masasıdır... Bu masada sağ veya sol düşünceye sahip olmak önemli değildir. Önemli olan ülke çıkarlarını ön planda tutan bir politika uygulamaktır. Bu politikanın adı, ulusal politikadır. Ulusal çıkarları ön planda tutan ülkeler söz gelimi Çin, Almanya bu süreçten cari fazla vererek galip çıkmıştır. Buna karşılık Türkiye dünyada en fazla cari açık vererek, bu masada devamlı kaybeden ülkedir.
Cari açık için, kimse petrolü bahane etmesin, çünkü Çin de petrol ithal ediyor. Buna karşılık Türkiye’nin de petrol kadar önemli turizm geliri var. Türkiye ulusal politika uygulamadığı için, devamlı dış açık veriyor.
Küresel süreçte, Türkiye dalgalı kur sistemi yerin , kontrollü kur sistemi uyguluyor olsaydı, paralel olarak sıcak parayı kontrol edip kur dengesini sağlasaydı, ara malı ve hammadde üretimine ve çiftçiye destek vererek, ithalata bağımlı bir üretim yapısı oluşturmasaydı küreselleşme Kılıçdaroğlu’nun söylediği yararları getirmiş olurdu. Ne var ki Kılıçdaroğlu açıkça ulusal politikalara karşı olduğunu söylüyor. Partide ekonomiye bakanlar da aynı çizgide olanlardır.
Maalesef spekülatif sermaye, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde kurdurduğu vakıflar yoluyla basında ve siyasi arenada özellikle bazı insanları bulup, ideoloji tartışması yaratıyor. Bu karmaşa içinde kendisi sıcak para, spekülatif sermaye yoluyla spekülatif karlar sağlıyor. Ülke cari açık vererek kan kaybına uğruyor ve fakat küresel oyunda ekonomik emperyalistler kazançlı çıkıyor. CHP bu gelişmelerin yolunu daha çok mu açacak
Kaldı ki, CHP’nin emeği ön planda tutması gerekir... Küresel süreçte sermaye hareketleri hızlandı... Ancak emeğin hareketine tersine sınır getirildi.. Finans sektörü aşırı balon yaptı... Reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı.
Finans sektörünün spekülatif balon yapmasını, toplumlar ödüyor. Devletler bankaları halkın vergisi ile kurtarıyor. Halk sıkıntı çekiyor. Dünyada küresel süreçte zengin - fakir devlet farkı açıldı... Açlık sınırında yaşayanlar sayısı arttı... İnsanlar mutlu olmadı... Buna karşılık Soros gibi sepkülatif sermaye ve bunların vakıfları ile, söz gelimi Türkiye’de bunların uzantısı olan ve herkesin tanıdığı vakıflarla ilişkisi olanların, ulusal bütünlüğü tartışmaya açanların şansı ve yolu açıldı.

Yazarın Diğer Yazıları