CHP, din ve demokrasi

İnsanlık tarihinde din ile demokrasi sürekli istismar edilmiştir. Din istismarının en yoğun şekli de siyasette olmuştur.
Hristiyanlıkta Orta Çağ’da, din adamları iktidar hırsı ve para hırsı ile, siyaseti de ellerinde tutmak istemiştir. Realist düşünenleri aforoz etmiş, cennetin anahtarlarını satacak kadar dini pervasızca kullanmışlardır.
Bugün ise siyasette en fazla istismar edilen din, İslam’dır. Zira tarihi süreçte İslam dini aynı zamanda siyaset, devlet, hükümet, yönetim esaslarını da düzenlemiştir. Bu nedenle de bu alanda siyasi istismara daha açıktır. O kadar ki birçok İslam ülkesinde yaşanmakta olan dikta rejimleri, diktayı sürdürmek için din istismarı yapmaktadır.
Kaldı ki “İslam cumhuriyeti” sözü de aslında dikta rejimlerini saklamak için kullanılmaktadır. Afganistan, İran, Moritanya, Pakistan gibi ülkelerde İslami yasalar anayasanın üzerindedir. Bu ülkelerde görünüşte monarşi yoktur ve fakat her alanda dini etkiler en yüksek düzeydedir.
İnanç istismarı, mezhepler açısından da sürekli istismar konusu olmuştur. Söz gelimi İran, Şii ve Caferi inancını, fars şovenizmini yaymak ve İran hakimiyeti çin kullanmaktadır. İnanmış insanları istismar etmektedir.
2010 yılında Türkçe Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi, Bakü’de yapıldı. Türk şehitliği yanında, bizim Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptırdığı caminin kapatılmasına biz tepki gösterdik. Azeri bakanlar, bu caminin İran tarafından bir propaganda alanı haline getirildiğini ve bu nedenle kapattıklarını açıkladılar.
Demokrasi ve Cumhuriyete gelince... Demokrasi ve cumhuriyet, sözde değil, özde olmalıdır. Söz gelimi bu terimleri en az kullanan ülkeler, en demokratik ülkelerdir. Demokrasinin beşiği İngiltere’de yönetim tarzı “Monarşidir”. Buna karşılık Marksizm, faşizm gibi birbirinin yüz seksen derece tersi radikal rejimler, demokratik görünmek için işçileri kullanmıştır. Nazi Almanya’sında Hitlerin partisi “Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi”dir. Sovyetler Birliği’nde Komünist Partisi üyesi olmayanların, seçme ve seçilme hakkı yoktur.
Bütün bu istismarlar karşısında, laikliğin dine değil, dinî tahakküme ve istibdada ve insan istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir.
Türkiye de, AKP’nin demokrasi ve din anlayışı açıkça biliniyor. Parti içi demokrasi yok. Böyle bir niyeti de yok. MHP’nin yanlışı, din konusunda AKP ile yarışmaya kalkması... Parti içi demokrasi konusunda ise AKP’den bir adım daha ileride yer alıyor. Her iki parti için de toplumun farklı bir beklentisi yok.
Din istismarı ve demokrasi konusunda, kamuoyunun dikkati CHP üstünde yoğunlaşmıştır. Çünkü Türkiye’ye demokrasiyi getiren CHP’den kamuoyu demokrasiyi daha ileriye taşımasını beklemektedir.
Oysa ki CHP, bugüne kadar, her iki konuda da yalpaladı. Bu yalpalama Kılıçdaroğlu döneminde daha çok gün yüzüne çıktı. Bugün CHP’de Atatürk’e karşı olanlar, dini kullanmak isteyenler, Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmak isteyenler var ve daha da önemlisi laiklikten korkanlar var. Bu gibileri ve CHP’liyim diyen ve fakat CHP misyonundan habersiz kişiler, partiye özellikle eklendi. Bu nedenle laik ve demokratik insanlar CHP’den geri durdu. CHP’yi bu duruma sokanları kamuoyu biliyor.
Nasıl ki Türkiye’yi içten ve dıştan çalışanlar yıkamadı, CHP’yi de laiklik ve demokrasi çizgisinden uzaklaştırmak isteyenler yıkamadı. CHP bünyesi, bu tür sapmaları reddetmeye başladı ve bugünlerde bu gibileri tasfiye ediyor.
İstanbul il kongresinde çarşaf liste uygulanması, kurultaylarda ve diğer seçimlerde de devam ederse, bu süreç parti içi demokrasi konusunda CHP’yi doğasında olan değerlerine yeniden yaklaştırabilir. Ayrıca CHP misyonunun devam etmesi için partinin mezhepsel ve etnik kimlik ayrımcılığı yapıyor izlenimini verecek politikalardan uzak durması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları