Cennet, cehennem, havadis!..
Atasözleri ve deyimler en çok da kadercilik anlayışının hakim olduğu ülkelerde toplumun aynasıdır...
Hele de "Allah dağına göre kar verir" diye bir deyim var ki, tam da Türk toplumuna uygun bir sosyal yapıyı tarif ediyor...
Demek o kadar çok derdi toplum çekebiliyor ki, yaşamın her alanındaki çarpıklıklar reva görülüyor insanımıza...
Zaman zaman Türkiye'de yaşanan çelişkileri- çarpıklıkları- kaosu- keşmekeşi, bazen trajikomik, bazen dramatik biçimde anlatan haberleri bir kolaj olarak yansıtıyoruz ya; işte bu işlem sadece Türkiye'nin çok ilginç bir ülke olduğunu kanıtlamıyor, aynı zamanda gazetecilik açısından da bir "haber cenneti" olduğunu ortaya koyuyor...
Yıllar önce gazeteciler cemiyetinin uluslararası bir toplantısında, Avrupa ülkelerinden gelen gazeteciler çalıştıkları gazetenin o günkü birinci sayfasını perdeye yansıtarak yorumlarda bulunmuşlardı...
Bir İsveçli meslektaşımızın gösterdiği gazetenin o günkü manşetinde, çocuk parklarındaki oyun aletlerinin tehlike saçtığına dikkat çekilmişti...
Türkiye'deki bir gazetenin üçüncü sayfasına ancak küçük bir haber olabilecek bir konunun İsveç'te bir gazetenin manşetinde yer alması en çok da Türk gazetecileri şaşırtmıştı...
Ancak sıra bana geldiğinde, çalıştığım gazetenin birinci sayfasındaki haberleri anlatmaya başlayınca, asıl şoku Avrupa'dan gelen meslektaşlarımız yaşamıştı...
O günkü gazetenin bir köşesinde kan davası, bir yanında Hizbullah cinayetleri, diğer yanda PKK'nın köy baskını, bir tarafında da işsizlikten intihar eden bir vatandaşın haberi ile diğer vahim vakalar vardı ki, daha iç sayfalardakileri yansıtmadan Avrupalı gazetecilerin şaşkınlığı zirve yapmıştı...
Çünkü "kötü haber, iyi haberdir" şeklinde bir yaklaşımın hakim olduğu gazetecilikte, terörün toplumu kuşatmaya aldığı 1980'lerden itibaren Türk basını "iyi haber" konusunda hiç de sıkıntı çekmiyordu...
İşte bu yüzden de Avrupalı medya mensupları Türk gazetecilerin içinde bocaladığı haber bolluğunu iyice kıskanmışlardı...
Ancak belli ki çoğu, Güneydoğu'da, Hizbullah'ın seri cinayetlerle gazetecileri hedef aldığını, sokaklardaki PKK- Hizbullah çatışmalarının kaos yarattığını pek bilmiyordu...
Velhasıl Türkiye-Avrupa hattında da; etkisi-içeriği ve yaratacağı şoklar açısından
"kötü haber"in "iyi haber" olması, gazetecilik açısından derin bir paradokstan ibaretti...
İNEĞE ALKOL, KALÇAYA BOTOKS!..
Sosyal medyadaki yalan rüzgarı ve internetteki kopyala- yapıştır furyasının mesleğin temel kurallarını yerle bir etmesi gazeteciliğin itibarını ciddi biçimde zedelese de, kötü haberlerin "iyi haber" diye algılandığı bir meslekte, Türk basını dünyadaki benzerleri arasında şansını korumaya devam ediyor!..
Çünkü aynı gün, en az 50 gazeteyi ayrı haberlerle doldurabilecek vakalar yaşanıyor bu ülkede; Siyasetçisinden sanatçısına, sporcusundan iş adamına, sıradan vatandaştan sosyetesine kadar her gün toplumu şaşırtan öylesine çarpık- çelişkili ve şoke edici haberler yayımlanıyor ki, ne gazeteler yetişebiliyor yansıtmaya, ne televizyonlar, ne de uçsuz bucaksız internet mecrası ile sosyal medya...
Türkiye'de şaşkınlık yaratabilmesi açısından bir ayın ya da bir yılın haberlerini bir araya getirmeye de hiç gerek kalmıyor...
Sadece 24 saat içerisinde yaşananlar bile Türk toplumuyla birlikte dünyayı da şaşkınlığa uğratacak içerikler barındırıyor ki, bazı olaylar akıllara durgunluk veriyor;
İşte Mersin'de kurbanlık sattığı çiftlikte bir ineğe alkol içiren, uyuşturucudan sabıkalı B.D.'ye, hayvana işkenceden dolayı 4500 lira ceza kesilmiş...
Sağlık alanında yaşanan vakalar var ki, onlar da dehşet uyandırmaya devam ediyor;
Beylikdüzü'nde bir doktorun, kalçaya yaptığı botoksun damara karışması nedeniyle bir genç kızın ölümüne yol açması ancak Türkiye gibi ülkelerde yaşanabilecek bir dehşet...
Ancak her Türk doktoru, yukarıdaki vaka nedeniyle 9 yıl hapis gibi bir şokla karşılaşarak mesleğini de tehlikeye sokmuyor!..
Amerika'da yaşayan organ nakli cerrahı Akın Tekin'in, karaciğer nakli yaptığı kanser hastası iki yaşındaki çocuğun iyileşerek taburcu olması, "iyi" sayılan kötü haberler içerisinde, kötü hastalıktan çıkan bir iyi sonuç olarak manşetleri süslemiş...
SİYASET, TERÖR, REZALET!..
Siyasetteki çelişkiler, terör ve yolsuzlukla dolandırıcılık olayları ise gazete manşetlerinden hiç inmiyor...
Abdüllatif Şener'in "CHP'ye oy vermedim" açıklaması eski AKP'lilerin vekil yapıldığı CHP'de büyük tepki çekerken, Kemal Bey'in bu konudaki çarpıklıklardan ders almadığını gösteren, "gerekirse 16'lı masa kurarım" şeklindeki açıklaması, ana muhalefetin kafa karışıklığında ısrar ettiğinin de son kanıtı...
CHP'nin rotasından, Atatürk'ten ve Altıok'tan uzaklaştığı
tartışması büyürken; 14 Mayıs seçimlerinde şube başkanlarından hiçbiri vekil adayı gösterilmeyen Atatürkçü Düşünce Derneği'nin CHP'yi "Atatürk'ün yolunda yürümeye" çağırması ise derin bir siyasi paradoks olarak medya kayıtlarına geçmiş...
Bu arada CHP'nin yerel seçimlerde birçok kenti kaybedeceği tartışmaları da başlarken; daha önce yolsuzluktan görevden alınan Ataşehir Belediye Başkanı Battal ilgezdi, "Kemal Bey giderse CHP'nin yarısı da gider" şeklinde tepki çeken bir açıklama yapınca, ilginç sorular da gündeme gelmiş...
Deniliyor ki, "Kemal Bey giderse, Bakırköy- Kadıköy, Ataşehir hattında, makamlarına kumar, rüşvet, haciz ve yolsuzluk tartışmalarıyla şaibe bulaştıran belediye başkanları koltuklarında oturabilir mi?.. Sarıyer gibi belediyelerde ayuka çıkan akraba kadrolaşması önlenir mi?.."
Bir yandan FETÖ, diğer yandan PKK ve IŞİD'in gündemden hiç çıkmadığı Türkiye'de, terör ve şiddet konusundaki ilginç haberler de kamuoyunu şaşırtmaya devam ediyor;
TSK'nın Kuzey Irak'taki operasyonunda öldürülen teröristlerden birinin Alman vatandaşı Thomas J. olduğu tespit edilmiş!..
İzmir'de 4 yurttaşını öldüren Türkmenistan vatandaşı Saparmurat Hallyev'in, cesetlerini koyduğu derin dondurucuyu kurbanların cep telefonlarını satarak aldığı tespit edilmiş...
Hayat pahalılığı- işsizlik ikileminde yolsuzluk ve vurgunculuğun da giderek arttığı Türkiye'de, uyanık geçinenler toplumun farklı kesimlerindeki safları dolandırarak manşetlere çıkıyorlar...
İşte Türkiye'nin turizm merkezlerinden Bodrum iki farklı "vurgun" açısından yine gündemde...
37 kentteki yüzlerce kişiyi TikTok üzerinden 1.2 milyar dolandırdıkları tespit edilen, aralarında internet fenomenlerinin de bulunduğu 120 şüpheli yakalanmış...
Çetenin mekan olarak tuttuğu ilçelerden Bodrum'da, bir lahmacunun 460, bir ayranın 200, bir kişilik etli yemeğin ise 990 liraya satıldığını gösteren dünkü gazete haberlerine bakılırsa, ilçede bir gecelik otel fiyatı da 50 bin liraya kadar çıkmış!..
Evet; haber bolluğu açısından "cennet", vakalar açısından da giderek "cehennem"e dönüşen bir ülkede yaşamak ne kadar ürkütücü ve kahredici bir paradoks değil mi?..
Bakalım bu garip ülkede, asayiş-havadis hattında daha neler göreceğiz...