Çatının omurga kirişi nasıl olmalı?
1997 yılından beri emek ve mesaimin ağırlığını, Türk aydınlarının yapay ayırımları veya mevcut farklılıkları bir kenara bırakarak, Türk Milleti’nin hedefte birliğini sağlamalarına katkıda bulunmaya çalışmak oluşturdu. Öyle ki çabalarımız olumlu sonuçlar vermeye başlayınca, Okyanus ötesinden bir ses, “Ölseler bir araya gelmeyecek kimseler ulusal cephe adı altında suni bir kitlesel dalga oluşturmaya çalışıyor. Her açıdan manipülatif bir organizasyon olduğu belli. Ama sancılar olacaktır. Bunlar aşılacaktır” demiş ve ardından 5 Kasım 2007 günü Beyaz Saray’da Tayyip Erdoğan-George W. Bush görüşmesinde Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarının düğmesine basılmıştı. Tasfiye edilmek istenen, aydınların ve askerlerin şahsında, milli devlet yapısı ve Türk Milleti’nin direnç gücüydü.
***
Bugün geldiğimiz yerde, tablo nedir? Türkiye, kurumsal anlamdaki dirençlerini büyük ölçüde kaybettiği için Tayyip Erdoğan’ın görevlendirdiği adamlar, terör örgütü ile İmralı’da ve Kandil’de pazarlığa oturabilmiştir. Güneydoğu’da kanun hakimiyeti ortadan kalkmış, bölge bir bütün olarak PKK’nın inisiyatifine terk edilmiştir. Üstelik Cumhurbaşkanlığı seçimleri de PKK ile pazarlığın ana konusu haline getirilmiştir. Türkiye’nin özerk bölgelerden oluşan federatif bir yapıya geçmesi için, Tayyip Erdoğan’ın, kendi oylarını muhafaza etmekle birlikte, Abdullah Öcalan’ın işaretiyle BDP/HDP seçmeninin oylarını da arkasına alması gerekmektedir.
Buna karşı girişilen “çatı aday” formülü yerinde olmakla birlikte, kurulacak çatının omurga kirişinin temel özelliği, net bir şekilde ortaya konulmalıdır.
***
Biz daha 1997 yılında, “Türk devletinin içine ‘koza’ olarak yerleştirilmiş yabancı ülke ajanları, Türk ekonomisini, Türk dilini, Türk müziğini, Türk tarihini, Türk kimliğini ve nihayet Türk devletini yok etmek için ellerinden gelen son gayretleri göstermektedir... Türkiye, örtülü bir işgal altına alınmaktadır. ‘İşte bu ahval ve şerait içinde dahi’ Türk Milliyetçileri’nin birinci vazifesi, Türk İstiklal ve Cumhuriyeti’ni bu örtülü işgalden kurtarmaktır. MHP, ancak bu değerlendirmelerin gereğini yaparak, ‘ulusal birlik’ çerçevesinde, bütün vatandaşları aynı çatı altında toplayabilirse, Türk siyasetinin merkezine oturur. Sol, sağ gibi değerlendirmelerin Türk devlet felsefesinde yeri yoktur” görüşümüzü açıklamıştık.
Bu tür çabalar, muhalefetteki ana akım partilerin liderleri tarafından fiilen desteklenmedi. Şimdi gecikmiş olsa da Türk seçmenini bir çatıda buluşturmak mümkündür.
Biz, 2007 yılında, “Mesele fikir yokluğu değildir! Mesele, fikri icra edecek lider ve çatı yokluğudur!” derken veya 2010 yılında
Namık Kemal’in “Kaza her feyzini her lütfunu bir vakt için saklar, Fütur etme sakın milletteki za’f u betaetten” mısralarını hatırlatırken, 17 Haziran 2011 günü, “Çatının adı: Kuruluş felsefesi, MHP, CHP ve AKP içindeki sağduyu sahibi milletvekilleri ‘Cumhuriyetin kuruluş felsefesi çatısı’ altında toplanabilir” derken hep bu gayret içindeydik.
***
Bugün ABD ve AB’nin PKK ile görüşmeleri desteklemesinin ana sebebi, Türkiye’den yerel yönetimlere özerklik verilerek koparılacak parçanın, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye ile birleştirilmesi planıdır.
Büyük çözüm, Misak-ı Milli sınırlarını esas alarak, söz konusu coğrafyayı Türkiye ile birleştirmektir.
Bu da Abdullah Öcalan’ı CIA ile görüştürdükten sonra Kürtlere özerklik vaat ederek Çankaya’ya çıkmakla sağlanamayacağına göre Türk Milleti, başının çaresine bakmak için bütün güçlerini “çatı aday”da birleştirmelidir.