Cari açık kronikleşti (12 Şubat 2015)
2014 yılı cari işlemler açığı 45.8 milyar dolar oldu. Bir önceki yıla göre düşme var. Ancak yine de milli gelirin yüzde 5.6’sına ulaştı.
Cari açıkla ilgili çok yanlış tartışmalar var. Söz gelimi ’’milli gelirin yüzde 5’i kadar cari açık sürdürülebilir “ deniliyor. Ne var ki Türkiye, 12 yıldan beri zaten bu cari açığı sürdürüyor. Ancak sürdürmenin maliyetleri var:
1. 2003 yılından bugüne kadar Türkiye 408 milyar dolar cari açık verdi.
2. 2002 yılında 129 milyar dolar olan dış borç stoku 400 milyar doları geçti. Türkiye net dış borç ödeyen ülke olunca, kaynak çıkışı olacak ve ülke de fakirleşme yaşayacak.
3. Türk ekonomisi kırılgan ekonomi olarak ilan edildi ve bu nedenle artık dış krediyi daha yüksek faizle alıyor.
4. 2012 yılına kadar kurlar düşük, TL değerli tutulduğu halde enflasyon önlenemedi.
5. 2014 yılında petrol fiyatları düştüğü halde cari açık devam etti. Hani cari açığı yalnızca enerji ithalatına bağlayanlara, üretimde yüzde 70 oranında ithal ara malı ve ham madde girdi kullanıldığını hatırlatmak gerekir. Ayrıca yabancıya satılan bankalar, kamu altyapı yatırımları ve özel sektördeki kârlı işletmelerin, her sene yurt dışına kâr transferinin de cari açık yarattığını unutmamak gerekir.
6. Üretim ithalata bağımlı olduğu için ve Türkiye durgunluk yaşadığı için, işsizlik oranları da arttı.
Bu şartlarda hâlâ cari açığın sürdürülebilir olduğunu söylemek doğru bir tespit değildir.
Aşağıdaki tabloda, Merkez Bankası Ödemeler Dengesi 2014 raporundan çıkarılan bazı göstergeler var.
2014 yılında ihracatta artış var, ithalatta azalma var. Kur artışları ile birlikte, dış talep olsaydı, ihracatımız daha çok artardı. Zira Avrupa’da ve Rusya’da, farklı olmakla birlikte, ikisinde de kriz var.
Suriye ve Mısır’ı düşman ilan ettik. TL hâlâ yüzde 5 kadar değerli olduğu için, Çin gibi milli parasını dengede tutan ülkelerle rekabet edemiyoruz.
Yukarıdaki tabloda dikkat çeken bir husus, Türklerin 2014 yılında yurt dışında daha çok yatırım yapmaları, Merkez Bankası’ndaki işçi dövizlerinde daha fazla çıkış olması ve yabancıların daha az devlet iç borçlanma senetleri almış olmasıdır.
Bunlar, güven sorununu akla getiren gelişmelerdir. Hükümetin faiz takıntısı devam ederse, güven sorunu daha da artabilir.