Çankaya Köşkü’nde TEBBET SÜRESİ’nin okunduğu gece öncesinde neler yaşandı

Atatürk sanata değer verir, sanatçıya, özellikle hafızlara saygı duyar, müzikten, sanattan anlar, Kuran’ı ezbere bilirdi. O ve bazı tarihçi, sanatçı arkadaşları bir araya geldiğinde duygulanır, coşkuya kapılırdı. İşte o anlarından biri...

Yıl: 1931

Hafız Sadetttin Kaynak, Ankara’da bir gece Çankaya Köşkü’ne çağrıldı.
Sofra kurulmuş, müzik ve şiir akşamı düzenlenmişti. Sadettin Bey ve ekibi Temyiz Mahkemesi üyelerinden Fuat Hulusi Demirelli’nin: Yıllarca elim kalbimin üstünde eğildim şarkısını bestelemişti.

Rumeli havalarına Atatürk’ün tutkun olduğunu düşünerek o tarz makamı seçmişti. Yanında da gelirken notaları bastırıp daha önce Atatürk’e takdim etmişti...

Sadettin Bey, huzura çıkınca Atatürk hemen sofrada bulunan herkese o notalarının yazılı olduğu kağıda imza atmalarını istedi ve ilk imzayı kendisi attı. Bir ara Sadettin Bey’e dönerek, "Şimdi İsmet Paşa buraya gelecek, o gelmeden önce şarkıyı bir kere biz dinleyelim," dedi.

Şarkı okundu, Atatürk eseri çok beğendi. Az sonra İsmet İnönü geldi. Ayağa kalktı, silah arkadaşını öptü, sağındaki kanepeye buyur etti. Sadettin Bey de ikisinin arasında az arkalarındaydı. Atatürk, İsmet Paşa’ya:

- Paşam, bu gece sana iki sürpriz var. Biri şiir, ötekisi şarkı. Şarkıyı bizim Sadettin yaptı. Şiiri yazanı söyleyemeyeceğiz. Yalnız okuyacağız. Şairi siz bulacaksınız, dedi.

Ruşen Eşref Bey ayağa kalktı ve şiiri okudu. Şiir Londra’dan gönderilmişti. Times ile Sakarya nehirleri birbirleriyle konuşturuluyordu. İsmet Paşa, şairi hemen tanıdı.

- Behçet Kemal Bey, dedi.

Sıra şarkıya gelmişti. Sadettin Bey İsmet Bey’e biraz daha yakın olarak şarkıyı ayakta okudu. İsmet Paşa duygulandı. Atatürk:

- Beğendin mi Paşam? diye sordu.

- Çok güzel, tebrik ederim, demesi üzerine, Atatürk notayı uzattı:

- Buraya imza koyacaksın, dedi.

Sadettin Kaynak yaşananları yıllarca unutamayacaktı. (Ne var ki; imzalanan ve Yaver Celal Bey’e verilen imzalı nota kağıdı kendisine verilmeyecekti)

Atatürk yaşananlardan hoşnuttu. Yüzü gülüyordu. Mevlit okunmasını da istedi. Sadettin Bey’e dönerek, “Efendim, lütfen Mevlidin her mısrasını ayrı bir makamda okuyunuz. Saz heyeti de sazlarıyla sizi takip etsinler” dedi.

Sadettin Bey Mevlidi okumaya başladı, ilk makamı tamamladı. Salonda çıt çıkmıyordu. Herkes derin düşüncelere dalmıştı.

Diğer makamlar tamamlandıktan sonra Atatürk Sadettin Bey’den Kuran okumasını rica etti...
Kuran’dan süreler okundu...
Salonda yine sessizlik ve huzur hakimdi.

Atatürk bu kez çocukluk, silah ve dava arkadaşı, can yoldaşı Nuri Conker’e dönerek, “Nuri Bey siz de Kur’an okuyunuz” diye seslendi. Nuri Conker arkadaşını kırmadı:

- Ben Tebbet sûresini bilirim, dedi ve okumaya başladı.

/////

TEBBET SÜRESİ TÜRKÇE MEALİ (DİYANET)

"Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir, Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu halde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir)."

TEBBET SÜRESİ'NİN OKUNUŞU

"Bismillahirrahmânirrahîm.
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb, mâ eğnâ anhü mâlühû ve mâ keseb, seyeslâ nâren zâte leheb, vemraetühû hammâletelhatab, fî cî dihâ hablün min mesed."

Kaynak:

Osman Nuri Ergin, Türk Maarif Tarihi

Yazarın Diğer Yazıları