Şehitlerin çektirdikleri bu son fotoğraflarındaki ayrıntıyı bulanların yürekleri burkulacak

Bu orijinal bir fotoğraf. Çanakkale Deniz Müzesi’nin envanterine kayıtlı.
Çok dikkatli bakıldığında gerçekten ilgi çeken detaylar bulunuyor...

Mesela iki küçük köpek, bir bisiklet o iki detaylardan sadece ikisi. Ancak bir başka detay var ki, tam bir mermamet abidesi ve Türk askerinin güçlü ve şerefli duruşunun simgesi adeta...

Fotoğraftaki askerler, 1915 yılında İzmir’den Gelibolu’ya sevk edilen birliklerin ilk askerleri.
Fotoğrafın özelliği, bir çoğunun şehit olmadan önce çekilmiş olan son fotoğrafı olması…

Düşman denizden, karadan, havadan saldırıyor. Savaş tüm hızıyla sürüyor…
Türk askeri, erzak sıkıntısı çekiyor.
İzmir’den yolculuk esnasında, birkaç asker ava çıkıyor ve - sadece dikkatli gözlerin seçebildiği o fotoğrafta görülen- ceylan yavrusunu ölmeden yakalamayı başarıyor…
Hİkaye böyle başlıyor

Kalabalıklar…
Ceylanın eti leziz… En azından aralarında en çelimsiz olana, ya da yolda yaralanan arkadaşlarının bazılarına aralarında pay edebilirler...

Şiirlere bile konu olmuştur savaş yıllarının merhametsizliği. Nazım Hikmet, “Memetçik Memet” şiiriyle bedene büründürmüştür mesela:

Hat boyları yanmış odun kokusu
Askeri de hat boyunun tapusu
Dört cephe içinde koptu kıyamet
Vagonların 40 kişilikse yapısı
80 Memet 100 Memet dolu hepisi
Kitli vagonlarda yoktur merhamet
Dağ taş Memet dolu dağ taş sevkiyat
Gidenler aç susuz dönenler sakat
Bölük emininde yoktur merhamet
Bir deri bir kemik düşmüş bıyıklar
Memet''in ayağında yarım çarıklar
Mehmet''ten Memet''e yok mu merhamet



Ancak, Türk askerine boşuna ‘Mehmetçik’ denmemiştir!
Siz askerlerdeki şu merhamete bakın ki; eti leziz olan o ceylan yavrusunu öldürüp yemek yerine, salıverirler.
Fakat ceylan yavrusu, askerlere nazire yaparcasına, onlara inat edercesine, birlikle beraber Gelibolu’ya kadar gelir ve bu fotoğraftaki yerini alır.

Savaşın en kızgın anlarıdır…
Mermiler havada buluşur, gövdeler, kollar, bacaklar parçalanır…
Anaya, babaya, evlada, sevgiliye yazılan mektuplar şarapnel parçalarının lime lime ettiği gövdelerde yanıp tutuşur, gencecik bedenler salkım saçak toprağa karışır…

O ceylan, İzmir''den birlik komutanı Hasan Fehmi Bey’in emriyle Gelibolu’ya kadar gelmiştir.
Hasan Fehmi Bey merhametlidir, askerlerine de bunu öğretmek için ceylana sahip çıkmıştır. Ancak savaşın merhameti yoktur…

Birlik komutanı Hasan Fehmi, düşmana karşı taarruza geçtiği anda, göğsünden aldığı derin bir kurşun darbesiyle yere yığılır ve oracıkta bayılır. Gözlerin açtığında, İzmir’de bir askeri hastanede bulur kendini…

Tedavisi günlerce sürer. Gazi olmuştur.
Savaşın sona ermesine yakın bir zamanda tedavi gördüğü hastanedeki bir hemşireye sevdalanır. İki aşık evlenir Evlilikleri süresince 3 kız çocukları olur ve bunların en büyüğü dünyaya bir erkek evlat getirir. İşte o evlat ünlü ressamımız Fehmi Korkut Uluğ’dur.


Fehmi Korkut Uluğ, 1968 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesinden Elektronik Yüksek Mühendisi olarak mezun olur. Büyük sanayi kuruluşlarında yönetici olarak görev yapar. Evlenir ve şimdilerde sanat ile uğraşan iki kız evladı vardır.

Fehmi Korkut Uluğ, 1980 sonrası, özel ve iş yaşamındaki bunalımlı yıllarında, öteden beri yakın ilgi duyduğu sanata sığınmış ve yağlı boya resim yapmaya başlamıştır…

Uzun süren araştırma döneminden sonra 1998 yılında ‘’Çanakkale Savaşı ve Kuvayı Milliye’nin Doğuşu‘’ konulu resim serisine başlar…
2001 yılında açtığı sergilerden sonra bu koleksiyonu Çanakkale Askeri Müze’sine armağan eder.
Bu resimler şimdilerde bu müzede sürekli sergilenmektedir. Yine yıllar süren araştırma ve inceleme çalışmasından sonra, 2005 yılında büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün gençliğinden ölümüne uzanan 18 adet yağlı boya portre serisini bitirir ve o resimlerde dedesi Hasan Fehmi Bey’inkiyle birlikte başköşede yerini alır. İşte Gelibolu’da çekilen o son fotoğraf ve Fehmi Korkut Uluğ’un resimleri.

 

 

 

 

Kaynak:
Çanakkale Deniz Müzesi Env. No: 1154
arhm.ktb.gov.tr

Yazarın Diğer Yazıları