Bu Türkiye, hangi Türkiye?
“Görevim, AKP’yi iktidar etmektir! Varlığım, AKP’ye armağan olsun!”
Adana mitinglerinin ilk ayağında Erdoğan’ı dinlerken dilimden bu sözler döküldü. Mâlum paketi açarken nasıl tek amacı kendini Köşk’e, partisini de iktidara taşımak idiyse halka hitap ederken oluşturduğu metin de gerçekleri milleti ile paylaşmak değil hakikati çarpıtarak AKP’yi iktidar yapmaktı.
“Ah benim esnaf kardeşim. Sen, Halk Bankası’ndan yüzde 46 faizle bir avuç kredi alıyordun. Şimdi faizler yüzde 7” demesi gibi. Faizin yüzde 46’dan yüzde 7’ye inmesi elbette müthiş bir başarı amma bu sadece paranın “yazı” yüzü. Bunun bir de “tura” sı var. Yenişafak dahil dünkü bütün gazetelerde esnafın parasızlıktan pos cihazı alamadığı haberleri vardı. Düşünün, Erdoğan’ın “İhya ettik” dediği esnaf, pos cihazı alamayacak duruma düşmüş.
Enflasyonun düşüşü ve millî gelirin artışından bahsederken de, “Bu fark” diyor Erdoğan, “Köylünün, emeklinin, dulun cebine girdi.” Çevremiz köylü, emekli, dul ve yetim dolu.
İşte en düşük emekli maaşları.
* Tarım emeklisi: 530 TL.
* Bağ-Kur Emeklisi: 750 TL.
* İşçi Emeklisi: 922 TL.
Şunu biliniz ki işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin neredeyse yüzde 80’i bu maaşları almakta. Sizce ayda 530 lira ile 922 lira arasında maaş alan emeklinin cebine bir şey girmiş mi? Girdi ise ve giren her ne ise o cebe bir şey mi bırakmış yoksa o cepten bir şey mi almış!
Herkes kan ağlıyor.
İcra dosyası sayısı AKP iktidarı ile 6 milyondan 15 milyona çıkmış. Bunu biz söylemiyoruz. Adalet Bakanı Sadullah Ergin söylüyor.
Karşılıksız çek sayısı bir milyon civarında.
Dış borç katlanmış.
İşsizlik tavan yapmış.
Herkes “Kredi kartına” abanmış. Çevremiz kredi kartı faizleri ile çatırdayan ve sönen ocaklarla dolu. Erdoğan ise, “Kredi kartı kullanmayın” diyor. Sanki millet meraklı yüzde yüz faizle borçlanmaya. Aç kalınca, icra kapıya dayanınca ne yapsın, mecburen kullanıyor. Tüketiciyi azarlayacağına bankalara bir çift laf söylesene, yani sen devletsin, gereğini yapsana! IMF’ye borcu bitirdik diyorsunuz da, IMF heyetinin Ankara’da ne işi var. Siz çağırmasanız onlar gelirler miydi?
Esnaf, AVM’lere ezdirildi.
Tüketici, bankalara boğduruldu.
Köylünün eti de, sütü de beş para etmiyor. Amma Türkiye’nin millî geliri artıyor yahut artmış görünüyor. AKP bir avuç insanı zengin etti. Zengin ederken izlediği yol çetrefil bir yol ki, devletin hesapları Sayıştay denetiminden kaçırılıyor. Erdoğan ve arkadaşları “Hesap vermekten kaçıyor”.
Söyleyin, hesap vermekten niye kaçılır?
Erdoğan, her konuşmasında olduğu gibi Adana konuşmalarında da geçmiş iktidarları kötüleyerek kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Oysa, kötülediği ne varsa, bin beteri AKP iktidarı döneminde yapılıyor. Deniz Feneri’nin Almanya ayağındaki gelişmeleri ve bu gelişmelerin mahkeme sürecini hatırlatmak aklı ve vicdanı olanlar için kâfidir herhalde.
Erdoğan’ın Türkiye’si iktidar nîmetlerinden faydalanan partililerin, cemaatlerin, Türk milleti ile hesabı olan bir avuç kindarın, cebine doları koyup süngü ile alamadığı tapuları para ile alan dünkü müstevlilerin ve PKK’nın sürekli kazandığı ve fakat milletin topyekûn kaybettiği bir Türkiye...
Biz bu “Paket Filmini” Tanzimat ve Islahat Fermanı senaryoları ile çevrilen Balkan Bozgunu’nda görmemiş miydik?