Bu Meclis, neden yeni Anayasa yapamaz!

Can Atalay davası, bilinçli olarak ve “Bu Anayasa yargı kurumları bile arasında kargaşaya sebep oluyor algısı” oluşturmak için seçilmiştir. Gerçekte ise Anayasa’nın yerel bir mahkeme ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından alenen çiğnenmesi ve Yargıtay Başkanı’nın da bu vahim durumu seyretmesi söz konusudur...

AKP iktidarı konuyu, “Yeni Anayasa” yapabilmek için kamuoyu nezdinde haklı gerekçe oluşturmak amacıyla kullanmaktadır.

***

Konuyla ilgili olarak başkanlığını eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı ve benim de içinde bulunduğum bir düşünce kuruluşu olan Millî Merkez tarafından bir basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada özetle şu hatırlatmalarda bulunuldu:

“Anayasanın 158. maddesinin ‘Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.’ kesin hükmüne rağmen yargıda yaratılan kargaşanın hâlen devam ettirilmesi, kamuoyunun ‘yeni sivil anayasa’ fikrine alıştırılması amaçlıdır.

Oysa yürürlükteki Anayasaya göre yapılan meşru seçimlerle seçilen milletvekillerinin oluşturduğu TBMM ‘yeni anayasa’ yapamaz!

Çünkü milletvekilleri göreve başlarken Anayasanın 81. maddesine göre ‘Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma” diye yemin eder. Yeni anayasa yapmak, bu yemini çiğnemektir ve bu girişim, Türk Ceza Yasasının 309. maddesinde tanımlanan ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.’ hükmüne göre suç teşkil eder.

Anayasanın 87. maddesinde tanımlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve yetkileri arasında ‘anayasa yapmak’ yoktur.”

Millî Merkez açıklamasında “Öyleyse yirmi bir yıldır iktidarda olan AKP ve ona destek olan Cumhur İttifakı partileri neden ‘yeni sivil anayasa’ yapmak ısrarını sürdürmektedir?” sorusuna şu cevap verildi:

“Anayasada yapılmak istenenler hakkında basına yansıtılan görüşlerin bir kısmı;

- Başlangıç bölümünden Türk Milleti ibaresinin çıkartılması,

- 2. maddeden ‘Atatürk milliyetçiliğine bağlı’ ibaresi ve Anayasanın tümünden Atatürk isminin çıkarılması,

- 24. maddenin ‘dinî duyguları sömürmek’le ilgili son fıkrasının Anayasadan çıkarılması,

- 41. maddedeki ailenin korunması ile ilgili değişiklik yapılması,

- 42. maddedeki ‘Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.’ hükmünün kaldırılması,

- 66. maddedeki Türk vatandaşlığı tanımının değiştirilmesi,

- Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin kısıtlanması,

- 174. maddedeki ‘İnkılâp kanunlarının korunması’ maddesinin kaldırılması şeklinde olmakla beraber bu taleplerin dışında iki temel sebep daha bulunmaktadır:

1- Yeni seçilecek başka bir Cumhurbaşkanı tarafından, tahrip edilmiş olan adalet mekanizmasının ve Türk Ordusunun, ayrıca dışişleri, maliye ve millî eğitim gibi temel devlet kurumlarının yeniden millî çıkarlar doğrultusunda yapılandırılması ihtimalinin önlenmesi...

2- 1991 yılında TBMM tarafından çekincelerle onaylanan ama milleti tamamen ayrıştırmaya yönelik bir yerelleşmeyi güçlendirip, millî devletin merkezî yapısını çözmeyi amaçlayan hükümler içeren, bu sebeple yürürlüğe girmeyen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın işletilmesi...

Devleti kuran CHP de maalesef, üniter yapıyı parçalayacak olan bu sözleşmenin tamamını onaylayacağını ilan etmiştir.

Yine TBMM’de çekincelerle onaylanmasına rağmen Anayasa’nın 3. maddesine aykırı olarak ‘halklara kendi kaderini tayin hakkı’ tanıyan, bu sebeple yürürlüğe konulmayan BM İkiz Yasalarının uygulanması istenmektedir.”

***

Açıklamanın son bölümünde şöyle denildi:

“-Türkiye’de halklar yoktur, Millet vardır, bu nedenle halkların ayrı ayrı kendi kaderlerini tayin hakkı söz konusu değildir.

- Türkiye Devletinin ülkesi bölünemez bir bütündür, özerk bölgelere ayrılamaz.

- Türkiye Devleti tekil (üniter) bir devlettir, federasyona dönüştürülemez, bölünemez.

- Türkiye Devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Devletin temel nitelikleri değiştirilemez.

Yeni Anayasa demek, bütün bu niteliklerin ortadan kaldırılması, devletin din devletine dönüştürülmesi, halkların kendi kaderini tayin hakkı gerekçesiyle BM gözetiminde referandum yapılarak ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kurmayı düşlediği Büyük Kürdistan için Türkiye’den talep ettikleri toprakların kopartılması yolunu açmak demektir.

Millî Merkez olarak, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yok edecek ‘yeni sivil anayasa’ girişimine karşı cumhuriyet rejimimizin her koşulda korunmasının takipçisi olacağız.”

Yazarın Diğer Yazıları