BRICS, Türkiye için alternatif mi, manivela mı?
Yıllardır devam eden Batı hakimiyet sisteminden zarar gören, sömürülmekte veya oyun dışına itilmekte olduklarının farkına varan ülkeler, bu düzen karşısında alternatif bir birliktelik oluşturmak istemişlerdir.
Bu amaçla, önce Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan 4 ülke, sonradan da Güney Afrika’nın katılımıyla 5 ülke olarak bir araya gelmiştir. Organizasyonun adı, bir araya gelen bu ülkelerin İngilizce baş harflerinden oluşan “BRICS”dir.
BRICS genişliyor
BRICS, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya’nın Ocak 2024 itibariyle katılımıyla 10’a çıkmış ve davet edilen ülkelerle birlikte BRICS+ adıyla anılmaya başlanmıştır.
BRICS, esas itibariyle ekonomik ağırlıklı bir örgüttür. Ancak ekonomik birlikteliğin ve gücün, siyasi alandaki etkilerinin de farkındadır. Küçük ölçekli ülkeler de kendilerini etkileyen uluslararası sorunlarda etkili olmak istemektedir.
Örgüt son yıllarda önemini arttırmış olup, ilgilenen ve katılmak isteyen ülkelerin sayısı da gittikçe artmaktadır. Bunun sebebi, özellikle ABD ve onunla birlikte veya kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden batılı ülkelerin demokrasi ve insanlık dışı davranışlarından zarar gören ülkelerin onu can simidi olarak görmeleridir.
Ancak birlik, genişlemenin dengeli ve hazmedilebilir bir şekilde olmasını ön planda tutmakta, fakat iş birliğini de kabul etmekte ve desteklemektedir.
Ülkelerin beklentileri
Üyeler arasında para akışının hızlı, ucuz, şeffaf ve güvenli şekilde sağlanması, yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen anlaşmalara önem verilmesi ve yerel para birimlerinin kullanımının artırılması beklenmektedir. Gelecek aşamada ortak para birimi kullanılması da öngörülmekte, ancak şimdilik ülkelerin ulusal paralarının rolünün arttırılmasına öncelik verilmektedir.
Rusya, BRICS’in güçlenmesi ve birlikteliğinin artmasını arzu etmektedir. Böyle bir yapının, çok kutuplu düzene geçiş için iyi bir fırsat olacağı, kendisini dünya siyasi alanında etkin bir duruma getireceği, Batı’nın yaptırımlarını göğüslemesine ve ekonomik alanda alternatifler bulmasına da imkân yaratacağı beklentisindedir.
Çin’in ise, gelişmekte olan ülkelerle birlik içinde çalışarak kalkınmada yeni bir sayfa açacağını ve birliktelikten ayrı bir siyasi güç kazanacağını hesaplamaktadır.
Suudi Arabistan da petrol ihracatında Çin ve Hindistan pazarındaki payını artırarak kazançlı çıkmayı ve bu birliktelikten Rusya’yla da yakınlaşmayı amaçlamakta, bu suretle ABD’nin üzerindeki baskısını hafifletmeyi ummaktadır.
Türkiye’nin BRICS’e ilgisi
BRICS ülkeleri dünya nüfusunun %45’ni, ekonomisinin dörtte birinden fazlasını kapsamakta, dünya petrolünün ise %45’ini üretmektedir. Rusya ve Çin gibi iki büyük ülke de buna üyedir. Bir AB veya G-7 kadar güçlü değildir. Ancak BRICS’in kurucuları G-20’ye de üyedir. Ortada somut sonuç alınmış bir teşebbüs henüz yoktur. Ancak örgütlenmesini hızla geliştirmekte, birçok ülkenin ilgisini çekmekte ve özellikle Batının baskısını hisseden ülkelerin cazibe merkezi haline gelmektedir.
Türkiye, BRICS’in kendisine yeni alanlar açmasına, ekonomik ve siyasi alternatiflerini çeşitlendirmesine, gelişmekte olan ülke ekonomileriyle karşılıklı yarar sağlayabilecek ilişkiler kurmasına imkân yaratacağını değerlendirmektedir. BRICS ile iş birliğine değer verdiğini, içindeki çeşitliliğin kalkınma ve istikrarı artırmak için önemli bir araç olduğuna inandığını belirterek üye olabileceğini ima etmektedir.
Çin, Türkiye’nin BRICS’e olan ilgisinden memnun olduğunu ifade etmektedir. Dışişleri Bakanı Çin’de “BRICS’e katılmak ister misiniz?” sorusuna “Elbette isteriz, neden istemeyelim. AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız var, aynı zamanda BRICS gibi farklı platformlarda, partner ülkelerle iş birlikleri için yeni fırsatlara bakıyoruz” demesiyle, örgüte katılma isteğimizi ortaya koymuştur.
Rusya da resmi ağızdan yapılan bu açıklama için, “Türkiye gibi önemli ortaklarımız dahil komşu devletlerin BRICS’e yönelik artan ilgisini memnuniyetle karşılıyoruz. Örgüt, katılmak isteyen tüm ülkelerin çıkarlarının tamamını karşılayamayabilir ancak BRICS, ilgi gösteren tüm devletlerle temasları sürdürmekten yana.” olduğunu belirterek Türkiye’nin üyelik arzusunu destekleyeceğini ortaya koymuştur.
ABD ise Türkiye’nin BRICS’e üyeliğine sıcak bakmadığını, ancak ilişkileri de zedelemeyeceğini büyükelçileri vasıtasıyla ifade etmiştir.
Türkiye neden BRICS’le yakınlaşıyor?
Türkiye, SANGAY İş Birliği örgütüne Diyalog Ortağıdır. BRICS toplantılarına da davet edilmekte ve en üst düzeyde katılmaktadır. Diğer taraftan da NATO üyesi ve AB aday ülkesidir. NATO ve AB üyelerinden bu durumda olan başka bir ülke de yoktur.
Bu durumda stratejik amacın, her ihtimale karşı alternatif örgütlerle iş birliği imkanını elinde tutmak olduğu söylenebilir. Taktik amacının da, Batıyla siyasi ve güvenlik ilişkilerinde jeopolitik dengeleyici, ekonomik olarak da BRICS bünyesindeki fonlardan ve imkanlardan yararlanmak olduğu düşünülebilir.
Türkiye’nin bu girişimlerini, Batıyla ilişkilerde bir manivela (araç) olarak kullanmayı denediğini de söylemek mümkündür. Örneğin, Türkiye Gümrük Birliği Anlaşmasını revize etmek isterken AB buna yanaşmamakta, BRICS’le ilişki kurunca Doğuya kaydığını söylemekte, böyle yapmazsa da kılını kıpırdatmamaktadır.
Türkiye bazen de çelişkiye düşmekte, Çin ile iş birliğine önem verdiğini belirtirken, araçlarına ek gümrük vergisi koyarak şüphe ve hoşnutsuzluk yaratmaktadır.
Türkiye resmen üyelik başvurusu yapmamıştır. Yakın bir gelecekte üye olması da beklenmemelidir. Ancak ilişkilerini sıcak tutmaya ve üye ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeye, hatta birlikte hareket etmeye özen gösterdiği görülmektedir.
Son tahlilde, bu yaklaşımları elinde bir alternatif olarak tuttuğu, ihtiyacı olduğunda ön plana çıkaracağı değerlendirilmektedir. Ancak kantarın topuzunu da kaçırmamalıdır.
Batı’nın da benzer davranışlarda bulunduğu görülmektedir. Örneğin, Türkiye’nin G-7 Zirvesine davet edilmesinin arkasında göçmen meselesinin yattığı gözden kaçmamıştır.