Böyle bankacılık mı olur?
Türk bankacılık sistemi dünyada yok! Çalışanlarını hafta sonu bile kapı kapı, çarşı pazar dolaştırarak kart
pazarlaması yapmak sadece Türk bankacılığına özgün bir strateji.
Verirsin bir bölgeye 10 bin kart hedefi, bölge onu kendisine bağlı şubelere 500-100 arasında hedef olarak dağıtır.
Zincir ondan sonra başlıyor.
Bölge müdürü bölgesinin hedefini tutturabilmek için altındaki satış müdürlerine, o da şube müdürlerine baskı yapar. Şube müdürü de istemeyerek de olsa koltuğunun devamı için personeline bastırır.
Hedef 500 adet kart. Zar zor, eş dost, sokaktaki vatandaşa yalvar yakar hedef tutturulur.
Ancak hedefin tutturulması kısır döngünün yeniden başlamasına neden olur. Bu defa hedef 500 değil 750’dir.
Her geçen gün daralan kart pazarı bankacıların normalin üzerinde efor sarf etmesine neden oluyor.
Bu sadece kredi kartı ile kalmıyor.
Saçma sapan mevduat hesapları, sigortalar ve daha şeytanın bile aklına gelmeyen cinlikler içeren bankanın lehine bir çok kampanya.
Bunların hiç biri vatandaşın yararına
değil.
Yani tek taraflı kazanım esasına dayalı.
Bankalar artık boşaldı ve sokak bankacılığı başladı.
BDDK ne yapıyor?
Seyrediyor.
BDDK yönetimi ne hikmet ise bankaları çok seviyor, en azından hissedilen o. Nitekim kart ücretleri konusunda yargı kararına rağmen “alabilirler” demesi de BDDK’nın kimin avukatı olduğunu gösteriyor.
Bu bana eski bir Karadeniz fıkrasını hatırlatıyor:
Günün birinde bir köylü imama giderek içki içtiğini ve günah işlediğini söyler. İmam, “sorun değil Allah affeder” der.
Bizim sarhoş her günahında imama başvurur. Yaptığı zinaya, hırsızlığa ve daha bir çok günaha imam efendi “bir şey olmaz Allah affeder” yanıtını verir.
Yine bir gün alemden dönen sarhoşu arkadaşları görür ve, “bu ne tür bir yaşam tarzı” diye sorarlar.
Bizim köylü yarı sarhoş, yarı ayık bir vaziyette durumu anlatır:
“Valla ben de anlamadım ama, kafama göre bir imam buldum her haltı yiyorum” demiş.
İşte bizim bankalar da böyle. Kafalarına göre bir BDDK bulmuşlar kâr edip
gidiyorlar.
Bankaların bilançolarını ve her şeyini denetleyen BDDK neden çalışma şartlarını denetlemiyor. Sokakta yapılan bankacılığa neden dur demiyor anlamış değilim.
Artık her şeyi Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirmeye çalışan hükümet neden bankaların çalışma saatlerini Avrupa Birliği ile aynı düzeye getirmiyor. Bankacılar maaş olarak olmasa bile Avrupa Birliği ülkelerindeki çalışma şartlarını istiyorlar. Çöp poşetlerinin rengine kadar AB ile uyum saglamaya çalışan bir hükümet modern köle pazarına neden el atmıyor?