Borsa mağdurları gülecek mi?
Borsa bir şahlandı. Tutana aşk olsun.
Endeks, 50 bini geçemez, diyenlere inat 70 bini geçti.
Yeni hedefi 100 bin.
Olur mu?
70 bin oluyor da 100 bin neden olmasın. Önemli olan endeks değil, yatırımcıların kazancı.
Hisse senetlerinin kumar değil, yatırım enstrümanı olarak kabul görmesi. Önce kazanç değil, önce sistem diyenlerin sayısının artması. Doğru söyleyeni yedi köyden kovarlarmış. Kovsunlar.
Bize yakışan; can acıtsa da birilerinin hoşuna gitmese de doğruları söylemek.
İMKB'nin kumarhane kimliğinden kurtulması. Yatırımcıların korunması. Sadece manipülatörlerden mi.
Elbette hayır.
Manipülatör sadece kendi çevresine ve de kısıtlı sayıda bir koyup 10 kazanmaya zarar verir. Manipülatör, yüz binlerce yatırımcıya zarar veremez.
Para ve bilek gücü endeksin yönünü değiştirmeye yetmez. Örneğin; Garanti Bankası tahtasında hükümsüzlerdir. Çünkü, tahtanın gerçek ağası izin vermez.
Onlar 30 Endeks hisselerinde değil, sığ tahtalarda işlem yapabilir.
Yatırımcıya gerçek zararı; gözünü para hırsı bürüyen sermaye sahipleri verir.
Onlar, bankacı, gazete patronu, holding sahibi, şirket sahibidir. Sadece borsada değil, Ankara'da da büyük saygı görürler.
Bir bankanın değerini 150 milyon dolara düşürüp, 6 milyar dolara yükseltebilirler. Bir bankayı bir yıl içinde üç yabancıya satabilirler.
Şirket bilançoları ile oynarlar. Bankaları hortumlayıp, hortumladıkları milyar dolarları yurt dışına yollarlar. Batık şirketlerini, yalan haberlerle parlatırlar.
Sadece endeksin değil, ülke ekonomisinin de yönünü değiştirecek güce sahiptirler
Onlara kimse manipülatör diyemez.
Hiç kimse onlardan hesap soramaz. (Bu sıralar bazıları hesap veriyor.)
Mahkeme yolları onlara kapalıdır.
Bu kan emicilerinin geçmiş yıllarda yatırımcılara verdiği zarar milyar dolarları geçer. Borsada büyük paradoks yaşanır.
Şirketler faaliyettedir, ama borsada tahtaları kapalıdır. Hisselerinin metelik değeri yoktur.
Örnek mi;
Çukurova, Kepez.
Örnek mi; Demirbank.
Banka; yabancılara satıldı. Banka sahibinin yeni bankaları var. Tahtası kapalı şirketin sahibi, İstanbul'un göbeğinde plaza yaptırıyor. Örnekler çoğaltılabilir.
Borsanın kanayan yarasına bugüne kadar kimse derman olmadı. Hükümetlerin işine gelmedi.
Borsadaki dernekler problemi ağızlarına almadılar.
Nedeni bilinmez (!) sadece Çukurova olayında biraz sesleri çıktı.
Ellerinde kapalı tahtaların hisseleri olan yatırımcıların yürekleri bugünlerde kıpır kıpır.
SPK, olayın üzerine gidiyor.
Biliyorlar ki çözüm yakın.
Kuşa da dönse batan paralarını geri alacaklarını düşünüyorlar. Onları umutlandıran, SPK'nın laf değil iş üretmesi.
SPK Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray medyada çok az görünüyor. Sadece yapabilecekleri işler hakkında görüş bildiriyor.
Daha çok, yaptığı işler medyaya yansıyor. Sermayenin tabana yayılması çalışmaları, uluslararası arenada ülkemizi tanıtması,
Bir tabuyu yıkıp, borsa yasaklıları listesini silmesi gibi.
Akgiray'ın işi bu defa daha zor.
Ne de olsa uğraş verdiği konu; akçalı.
Yüzlerce milyon liranın yatırımcılara ödenecek olması.
Daha zoru; SPK'nın bu zorlu uğraşta yalnız olması.
Borsa temsilcilerinin geçmiş performansları ortada.
Bu nedenle yatırımcıların batan paralarını kurtarmaya çalışan SPK'ya gölge etmesinler yeter.