BOP'un PKK kanadı pazarlıkta ya AB kanadı? (1)
Bazılarının diliyle, “Cumhuriyet tarihinin en büyük medeniyet projesi AB’ye üyeliğimiz” bir süredir gündemden düşmüş görünüyor. Neler oluyor, ne haldeyiz, bu kadar büyük bir projeye ne oldu ve benzeri soruları soran da kalmadı, şöyle harmanlayıp bir değerlendirme yapan da yok.
Türkiye’yi Haçlı kıskacına alan BOP’un PKK kıyım makinesi, tepemizde tepiniyor. Bizim Gül-Erdoğan ikilisi açılım seferinde patinaj halinde uğraşıp duruyor. Saldırganlık öylesine haysiyet kırıcı bir noktaya gelmiş ki, millet sabrı taşmış vaziyette, öfke ve endişe içinde beklemede.
Bütün bunlar gözler önünde cereyan ediyor. Bu belli de, BOP’un yaptırım makinesi AB cephesinden ne haberler var, orada durum nasıl? Bütün bunları anlamak için geriye, 2004’de dönüp, emirleri ne olmuş, bunların ne kadarını yerine getirmişiz, ne kadarı bekliyor, bunların PKK ile bağlantıları nedir, ülkemizi ne hale getirmiş görelim.
İşte size 2004’de istenenlerin listesi. Lütfen dikkatle ve hafızanızı yoklayarak okuyunuz. Bunun için, önümüze konulan 50’den fazla siyasi şartı (tamamı ya AB hukukuna aykırı veya ilgisi olmayan) hatırlamak için Radikal gazetesinde, 17.11.2004 günü yayımlanan yazımı, virgülüne dokunmadan bilgilerinize sunuyorum. Karar sizin.
“Talep yağmuruna çareler”
“Türkiye’nin kaderine 2014 yılına kadar damgasını vuracak olan Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘dengeli’ bulmuş, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, daha rapor açıklanmadan taslağı gördüğünü belirterek, ‘Gayet düzgün ve iyi bir rapor olacağını, Türkiye’nin röntgenini aldığını, dolayısıyla herhangi bir özel şart, farklı uygulamanın zaten mümkün olmadığını’ ifade etmişti. Ama 25 ülkeyle ayrı ayrı pazarlık yapılmasını, müzakerelerin istendiği zaman askıya alınmasını, Türkiye’ye özel uygulamalar ve kalıcı istisnalar içerdiğini, bunların tümünün sonunda da tam üyeliği garanti etmediği ortaya çıktı.
‘Sürpriz’ yok
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye gerçek bakışını bilen bir avuç insan için sürpriz olmayan bu tablo karşısında, yöneticilerimizin yarım ağızlı itirazları duyulmadı bile.
En ilginç değerlendirmeyi ise Erdoğan’ın başdanışmanı Cüneyt Zapsu yaptı ve “Ağlamayalım, ayrıntılarda kendimizi kaybetmeyelim” dedi. Zapsu, Türkiye’de muhafazakârların reformlar konusunda ancak müzakere tarihi verildiğinde ikna olabileceklerini de söyleyerek, mahiyetinden ziyade tarih alınmasına kilitlendiklerini ortaya koydu. Müzakereler için belirlenen katı şartlar bir yana İlerleme Raporu, ilk kez Türkiye için hazırlanan etki raporu ile tavsiye raporu ve Avrupa Parlamentosu için hazırlanan taslak rapordaki istekleri bir araya getirdiğimizde ağlamamız mı, gülmemiz mi gerektiği daha iyi görülecektir.
‘Görev’ listesi
İşte o liste: “Lozan’ın yeniden yorumlanması, Kopenhag Kriterleri temelinde yeni anayasa, komşu ülkelerle ilişkilerde, ulusal güvenlik stratejinin belirlenmesi ve uygulanmasında ordunun değil, sivil otoritenin ve sivil toplum örgütlerinin belirleyici olması, MGK Kanunu’nun ulusal güvenliği tarif eden 2a ile TSK İç Hizmet Kanunu’nun Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevi ile ilgili 35’inci maddelerinin değişmesi, Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanması, askerlerin politik, sosyal ve dış politikada açıklama, brifing veya demeç vermemeleri, cumhurbaşkanının MGK’ya ve Kıbrıs konusundaki olağanüstü devlet zirvelerine de başkanlık etmemesi, Kamu Reformu, Özel İdare Kanunu, Belediyeler ile Büyükşehir Belediyeleri kanunlarının çıkarılıp, ketum idari sistemin ademi merkeziyetçi yapıya dönüştürülmesi, AİHM kararlarının gecikmeksizin uygulanması ve doğrudan geçerli olması, BM İkiz Sözleşmeleri’ndeki çekincelerin kaldırılması, Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesi, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi’nin imzalanması, 15-17 yaş arasındaki cinsel ilişkiye giren çocuklara hapis cezası verilmemesi...