BOP tuzağından kurtulmanın yolu?
Yıllardır terörün (bölücülüğün değil) yok edilmesi maksadıyla, ABD, Irak, Barzani, DTP, hatta teröristbaşı Öcalan ile çeşitli görüşmeler yapıldı, yapılıyor. Ama hiçbir sonuç alınamadı. PKK’nın muhatap yapılması, meşrulaştırılması, güçlenerek önemli mevziler kazanıp meydan okumaya kalkışması hariç.
Hatırlanacaktır; PKK’nın Aktütün saldırısında 17 erimizin şehit olması üzerine toplanan TBMM, Irak’ın kuzeyine harekat yapılması için Hükümete yetki veren tezkereyi 16.10.2007’dekabul etmişti. Ama bu yetki silahlı kuvvetlere bir türlü verilmeden, hükümette bekletildi. Tam bu sırada 22.10.2007’de Dağlıca saldırısı oldu, bu defa 12 askerimizi şehit verdik.
Bu kayıplar üzerine toplumdaki öfke doruğa çıkmış, Irak sınırına yığılan askeri güçlerimiz gerilim içinde harekat emrini beklemeye geçmişti. Ama ABD Başkanı Bush’la görüşme talebinde bulunan Başbakan Erdoğan, beklemedeydi. Nihayet davet geldi ve PKK terörünün etkisizleştirilmesi için yapılan görüşme sonunda, (5 Kasım 2007) adına Erdoğan-Bush mutabakatı denilen bir anlaşmaya varıldı. Basının önüne geçen iki lider, PKK Ortak düşmanımızdır temel kabulü üzerine şunları söyledi: (özetle)
Türkiye; “Irak’ın kuzeyine karadan girmeyecek-havadan nokta operasyonları yapacak-’Kürt sorunu’nun çözümü için adım atacak; genel af çıkaracak, iki dilli ve iki kimlikli siyasetin önünü açacak-Barzani yönetimi ile iyi ilişkiler kuracak.”
ABD ise, “Barzani yönetimini de devreye sokarak; PKK’nın lider kadrosunun yakalanması, kamplarının dağıtılması, lojistik desteğinin kesilmesi, Kuzey Irak’ta örtülü siyaset yapmasına izin verilmemesi, istihbarat paylaşımı için bir iletişim ağının oluşturulması suretiyle örgüt etkisizleştirilecekti.”
Anlaşma böyleydi ama, ABD bu mutabakatın hiçbir şartını, (hava operasyonlarına izin ve bir süre sınırlı istihbarat vermenin ötesinde) yerine getirmediği gibi, Barzani’ye de bu yolda hiçbir telkinde bulunmadı. Bu durumda PKK, Irak’ın kuzeyinde cirit atmayı sürdürdü, hatta daha da azgınlaştırıldı.
Şimdi bu mutabakatın üzerinden 1,5 yıl geçti, ama ABD’nin Irak’tan çekilmesi gündeme gelince, daha önce düşünülen ve işlerlik kazandırılamayan 3’lü mekanizma devreye sokuldu. Mayıs 2009’da yapılan Bağdat toplantısında Türkiye-ABD-Irak kolayca anlaşmaya vardı. Barzani yönetiminin dahil edilmediği bu toplantıda varılan anlaşma, Erdoğan-Bush mutabakatının tekrarından ibaretti.
Bu arada Türkiye konuyu, o sırada Bağdat’a gelmiş olan Barzani’yle de görüşerek uzlaşmaya varmıştı.
Bizim Gül-Erdoğan ikilisi bu sonucu, tarihi fırsat olarak gördü ve herkese müjdeledi. Hemen harekete geçildi, heyecanlı ve telaşlı bir şekilde hızlandırılmış “PKK açılımı” çalışmaları başlatıldı. Sonunda içeriği resmen açıklanmayan 26 maddelik bir paket ortaya çıktı. İçi boş olarak nitelenen bu paket üzerine yapılan tartışmalar Türkiye’yi, iyice karıştırdı ve gerdi.
Gül-Erdoğan ikilisi bu işlerle uğraşırken, PKK terörü azmış, şehirlerin altını üstüne getiriyor, terör bütün gücüyle sürdürülüyordu. Habur girişinde teröristlerin milletin vicdanını sızlatan gösterileri, ne devlet, ne kanun, ne kamu düzeni, ne mahkeme dinlemeden yaptıkları küstahlıklar, toplumun tansiyonunu iyice yükseltti. Tam bu ortamda PKK, Erdoğan’ın inanamadığı için “provokasyon” dediği, Tokat Reşadiye saldırısını gerçekleştirdi ve 7 askerimizi şehit etti. İşler çığırından çıkmaya başlamıştı.
(Devam edecek.)