Bölünmeye karşı tek yol!

Bir 19 Mayıs'ı daha yaşamanın gururu içerisindeyiz. Öte yanda ise bize bu gururu çok görenlerin dört bir yanımızı kuşattığı bir dönemdeyiz.

Tarihimize, şahsiyetimize, varlığımıza ve nihayetinde kimliğimize sahip çıkmak, kurucu iradenin; değerlerini, görüşlerini, politikalarını sürdürmek belirli cenahlarda "garip" tepkilere yol açıyor.

Daha açık konuşalım; özellikle son yıllarda Atatürk'ü sevenlerin dini hassasiyetlerinin olmadığı, "modernlik" adı altında "Batı" özentisi oldukları yorumları yapılıyor. Siyasal İslamcıların kutuplaştırıcı yayınları, birtakım siyasilerin söylemleri bu algılara neden oldu.

Bir dönem sağ-sol diye konumlandırılmak istenen Türkiye şimdi de benzer bir operasyona uğratılıyor. Özellikle Anadolu'da Atatürkçülük, Atatürk kelimeleri anlamından koparılmaya çalışılıyor.

"İzmir'in dağlarında çiçekler açar" marşına "çalıntı" diyerek haber yapan gazetecilerin, devlet makamlarına ait uçaklarda baş köşelere oturtulduğu bir süreçten geçiyoruz.

Şimdi de 5. sınıf oyuncu bozuntuları üzerinden İzmir Marşı'na küfrediliyor.

Ciddiye alınacak biri olmasa da onu ve onun gibilerin varlığı her geçen gün artıyor. Çünkü bu sözleri meşrulaştırmaya çalışan bir yapı var. Millî değerlere küfrederek kendine bir alan, kabul noktası oluşturabiliyorlar, belirli çevrelerce pohpohlanabiliyorlar.

***

Birileri Mustafa Kemal Atatürk'ün karşısında anti tez olarak Recep Tayyip Erdoğan'ı konumlandırmak istiyor. İktidar da bu kişilere, gruplara, yayınlara ne yazık ki yıllardır onay veriyor.

Dolayısıyla toplumdaki gerginlik katsayısı katlanarak artıyor.

15 Temmuz sonrasında parti genel merkezine ilk kez dev Atatürk posteri asan AKP açıkça mesaj veriyordu; "Biz siziz, siz bizsiniz, ayrılmayalım, dik duralım."

Son derece yerinde ve önemli bir mesajdı. Toplumda da karşılık buldu.

Ancak bu mesaj adeta "acil eylem planı" gibi sömürüldü, kullanıldı ve atıldı.

Şimdilerde Derin Tarih dergisi üzerinden bir fırtına koparılıyor. Atatürk'e sanki ilk kez hakaret etmişler gibi bir hava oluşturuluyor. Alakası yok. Derginin kuruluş ve varlık sebebi, toplumdaki Atatürk sevgisini ortadan kaldırmak. Hakaretler, yalanlar ve iftiralar için biraz arşiv taraması yapmanız yeterli. Bugüne kadar haklarında doğru düzgün soruşturma bile açılmadı. Aksine yüzlerce belediye tarafından yüklü paralar ödenerek seminerlere çıkarıldı.

***

Çözüm sürecinde "Ne Mutlu Türk'üm diyene" sözünü silmek için 40 takla atanlar, Atatürk'ün Türklük tanımını yerle yeksan ederek "Türkiyelilik" üretenler başarısız olduklarının farkına varmak durumundalar.

Tüm baskılara, zorlamalara, yaftalamalara, siyasi ve hukuki operasyonlara rağmen Mustafa Kemal sevgisi özellikle genç nesilde hiç olmadığı kadar artmış vaziyette.

Referandum süreci de bu veriyi bize net bir şekilde veriyor. Meşruluğu uzun yıllar tartışılacak olmasına rağmen oylama sonuçları gösteriyor ki, Türkiye'nin en azından yarısı Atatürk'ün kurduğu sistemden yana...

***

Asıl konu ise Türkiye'nin içerisine atılan bu fitne tohumlarının kimlerin işine geldiği.

Bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız önce tarihini karalayacaksınız. Böylece aidiyet duyguları ortadan kalkar.

Bir milleti yok etmek istiyorsanız, dinini ve kültürel değerlerini tahrip edin, böylece birbirlerine düşman olurlar.

İşte Türkiye'ye kurulan asıl tuzak buradadır. Kimliğini, varlığını, tarihini ve nihayetinde kendini tanımayan bir nesil oluşturmak. İçeride bulanık, dışarıda sıkıştırılmış; geri kalmış bir devlet modeli!

O yüzden ortak değerlerimize saldıran zihniyeti günlük, genel-geçer tepkilerle değil; kalıcı olarak toplumdan uzaklaştırmamız gerekiyor. Yoksa yarınlarımız karanlık olacak.

Tüm yasaklamalara, engellemelere, saldırılara rağmen 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nız kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları