Bölünmenin konu mankeni milletvekilleri!
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanlığı’na getirildikten sonra “Anayasa Platformu” adlı bir oluşum vasıtasıyla, ABD ve AB’nin ekonomiyi kullanarak siyaseten, PKK’nın ise terör yoluyla dayattığı “Yeni Anayasa” için vatandaştan talep oluşturmaya çalışıyor. “Vatandaş platformu” dedikleri ise neredeyse tamamı iktidarın güdümünde olan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları..
Ankara’da başlayan; Konya, Edirne, Diyarbakır, İzmir, Antalya, Samsun, Bursa, Trabzon ve Gaziantep toplantılarıyla süren Yeni Anayasa aldatmacasının sonuncusu 22 Nisan 2012 günü Erzurum’da yapıldı.
***
Önce toplantıya katılacak olan “vatandaş” lar bir merkez tarafından seçiliyor ve kendilerine telefon yoluyla davet mesajı gönderiliyor. Acele cevap isteniyor. Toplantıya katılanlar kesinleşince, öğle yemeğini ve isteyene yol paralarını da vermek kaydıyla 1000’e yakın katılımcıyı 10’ar kişilik yuvarlak masalarda oturtmak suretiyle bir araya getiriyorlar. Cemil Çiçek geliyor, “Bu dönem biz bu işi başarmak durumundayız” diyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu geliyor, “Yeni Anayasa yapma zorunluluğunun ortaya çıktığını” anlatıyor.
Türk-İş Başkanı filan derken, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun AKP, CHP, MHP ve BDP’li üyelerinden birer milletvekili de fikirlerini açıklıyor. Yani toplantının konu mankeni oluyorlar... Derken “vatandaş”lara, “Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini istiyor musunuz?” , “Birlikte yaşamayı istiyor musunuz?” şeklinde, bilinçsizce yüzde 90 oranında evet cevabı verilebilecek sorular soruluyor. Herkes masalardaki butonlara basarak anında oy kullanıyor. Böylece “Yeni Anayasa, vatandaşın talebidir” mesajı oluşturulmaya çalışılıyor!
Peki gerçek ne?
Gerçekte Yeni Anayasa, Türkiye’nin 16 veya 20 eyaletli federatif yapıya geçmesini ve küçülmesini isteyen ABD ve AB’nin dayatmasıdır. PKK’yı da bu iş için kaldıraç olarak kullanıyorlar. Yeni Anayasa dedikleri çoktan hazırdır. Bu toplantılara katılıp da oy kullananlar, taleplerinin Anayasa’da yer alacağını gerçekten zannediyor mu bilmiyorum ama resmen ve alenen kullanılıyorlar!
***
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada “Halkımızın büyük çoğunluğu yürürlükteki anayasanın cevap vermemesinden, milletimizin zenginliğini yok saymasından rahatsızlık duymaktadır. 1982 anayasası darbe ürünüdür. Bu nedenle yeni bir anayasa yapılması zaruret halini almıştır” dedi.
“Milletin zenginliğini yok saymak” la neyi kastediyor? Doğrudan “Herkese Türk diyemezsiniz” demiyor da işte böyle ifade ediyor. “Türklüğü Anayasa’dan sileceğiz” dese, kendisini Türk kabul edenler, bu iktidara desteğini kesecek; bu sebeple çok dikkatli bir dil kullanmaya çalışıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanda toplantıya gönderdiği mesajda, “Güçlü bir anayasa yapmak, hepimiz için milli bir ödev ve sorumluluk olmalıdır” ifadesini kullandı.
Oysa, AKP’nin Yeni Anayasa çabası, milli bir ödev değil, tam aksine Türk milletini siyasal olarak ortadan kaldırma girişimidir. Türklüğü her fırsatta etnik bir grubun adı gibi zikreden Tayyip Erdoğan değil mi?
Ve Yeni Anayasa’yı ödev olarak veren ABD ve AB değil mi?
***
Ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, TBMM’nin özel oturumunda yaptığı konuşmada verdiği mesaj da aynı:
“İlk defa sivil nitelikli yeni bir anayasa yapım süreci önemlidir ve sonuca ermesi bizim açımızdan elzemdir. TBMM’nin değerli başkanının; kararlı, samimi ve gayretli çalışmalarıyla yürüyen Anayasa Uzlaşma Komisyonu, temsil edilen partilerin oy oranlarına bakılmaksızın verilecek katkı ve çabayla amacına ulaşmalıdır. Türk milleti hak ettiği yeni anayasaya, gelecek yıl kutlayacağımız TBMM’nin 93’üncü yıldönümüne kadar mutlaka kavuşmalıdır. Parti olarak biz yeni bir anayasa hazırlanması konusunda elimizi taşın altına koymaya varız ve bunda da son derece kararlıyız.”
Yani Türk’ün kefeni biçilmiş, Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin liderleri, Amerika’nın dayattığı bölünme anayasasına boyun eğmiş durumdadır. Milletvekilleri de koltuk uğruna kendi liderlerine boyun eğmektedir. Fakat bölünme anayasasını millete nasıl kabul ettirecekler? İşte hepsini derin derin düşündüren budur...