Bölücülüğe katkı sağlamak!
Türk halkı son yıllarda çok ciddi bir kamplaştırma, kutuplaştırma, ötekileştirme, ayrıştırma ve cepheleştirme operasyonuna tabi tutulmuştur.
Ben ve o, biz ve onlar, hak yoldakiler ve batıl olanlar, vatan hainleri ve vatan severler üzerine oturtulan ateşli söylemlerle yapılan siyaset toplumu bölmüştür.
Aslında bu durum ülke hayrına proje ve stratejide birbiriyle yarışamayanların o kötü ben iyiyim üzerine siyaset yapmaları anlamına gelmektedir.
Bunca kışkırtma, kamplaştırma ve cepheleştirmeye rağmen büyük sosyal patlamalar yaşanmıyorsa bunu Türk halkının sağ duyusuna borçluyuz.
Muhalefet terörist mi!..
Her muhalif sözü ihanet kanıtı olarak görmek ve göstermek demokrasi cehaletidir.
Başından söyleyelim; iktidarı eleştirenleri şu veya bu biçimde terörist ilan ederek bölücülükle mücadele değil bölücülüğe hizmet edilir.
Eski bir belediye başkanı büyük bir tantanayla kamuoyuna şöyle bir anket sorusu yöneltiyor: "Sizce bu seçimi Ak Parti/MHP Cumhur İttifakı mı kazanır, yoksa FETÖ/Batı destekli teröristler mi kazanır?"
Adam resmen Cumhur İttifakı'nın karşısındaki herkesi terörist ilan ediyor. Dahası bu başkan iktidara muhalif herkesi FETÖ ya da Batı destekli terörist sayıyor.
Bu tavır terörün ekmeğine yağ sürmek değilse nedir?
Bu durumda, dağdaki PKK'lı çıkıp bu başkanı da referans gösterip 'Türkiye'deki %48'lik muhalefet de bizim gibi teröristmiş' diyerek kendilerini de muhalefet gibi meşru ilan ederlerse yanlış bir şey yapmış olurlar mı?
Bir iktidarın vatana kast eden teröristlerin sayısını artırarak oy siyaseti gütmesi bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Terörle mücadeleyi muhalefetle mücadeleye dönüştürmek akıl sağlığı yerinde olanların yapacağı bir iş değildir.
Terörle mücadelede hedefi iyi tarif etmek ve küçültmek esas olmalıdır. Hâlbuki AKP iktidarı yıllardır terörle mücadelede hedef büyütmekte ve dikkat dağıtmaktadır.
Gerçekte iktidar mücadelesi ve siyasi rekabet, toplumsal gelişme ve kalkınma odaklı olarak yapılır.
Türkiye'de siyasi rekabet toplumsal bölünmeler ve bütünleşmeler arasında yürütülmektedir.
Bu yanlış ve tehlikelidir.
İl Başkanlarına terörist muamelesi !
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Valilere, müsteşarım üzerinden talimat gönderdim; 'CHP İl başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin' diye... Onların gideceği bir adres var. O adresi de göstereceğiz. PKK mensuplarının cenazeleri var. Biz onları çok kısıtlı kaldırtıyoruz. Onlara bir kişilik kontenjan ayıracağız. Sandıkta beraberlerse cenazede de olacaklar" diyor.
İçişleri Bakanı Soylu'nun bu talimatı Bursa'da uygulamaya konuluyor. Şehidin cenaze namazının kılınması sırasında CHP İl Başkanlığı'na ait çelenk törene katılan bir grup, tarafından yere atılıp çiğniyor. CHP İl Başkanı da protokolden çıkarılıyor ve şehidin yakınlarıyla birlikte saf tutmak zorunda kalıyor.
Soylu, HDP'nin barajı aşmasını CHP'nin ortaya koyduğu sorumsuzluğu neden olarak gösteriyor ve bu nedenle bu talimatı verdiğini söylüyor.
HDP, PKK'nın daha doğrusu bölücülüğün siyasi yüzüdür ve bu bir gerçektir. Kim ki HDP'ye güç veriyor, el veriyor ya da meşruiyet kazandırıyorsa o ülkeye kötülük ediyor demektir.
Buna HDP'yle "çözüm süreci" yapanlar, Dolmabahçe'de görüşenler, Habur ve İmralı vukuatlarına neden olanlar da dahildir.
Ne çözüm süreci ne de HDP'nin barajı geçmesi gerekçe gösterilerek büyük bir siyasi partinin toptan PKK ile özdeşleştirilmesi ve müeyyide uygulanmaya kalkışılması yanlıştır.
Türkiye'nin iktidar ya da Ana Muhalefet Partisinin yöneticilerine terörist muamelesi yapmak ise terörle mücadeleyi sulandırır. Terör örgütüne mevzi ve alan kazandırır. Buna halk arasında "kaş yaparken göz çıkarmak" denir.
Türkiye'nin İç İşleri Bakanı bölücülüğe katkı sağlamaktan başka bir işe yaramayacak bu tür yanlışları asla yapmamalıdır.