Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Bölücülüğe hoşgörü algısı

Cizre’de PKK’ya bağlı Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi asayiş birimi (YDG-H) kuruluşunu törenle duyurduğu, eğitim gören üyelerine diploma verildiği, törenin askeri kurallara benzer şekilde yapıldığı ve Öcalan’ın fotoğraflarıyla sözde PKK bezlerinin açıldığı haberleri çıkmıştır. Törende “YDG-H olarak Kürdistan halklarının öz savunmasını tarihsel bir sorumluluk olarak üstlendiklerini ve Öcalan’ı özgürleştirmeyi hedeflediklerini” açıkladıkları söylenmiştir.
Törenden sonra bu birimin şehirde kimlik kontrolü yaptığı, yolu trafiğe kapattığı, sloganlar attığı, gruba polisin müdahale ettiği, ancak daha sonra bu gençlerin, ellerinde telsiz ve üzerlerinde Öcalan’ın fotoğrafı olan sözde üniformalarıyla gece yarısına kadar kimlik kontrollerini devam ettirdikleri ifade edilmiştir.
Öcalan’ın açıklamasına göre ikinci safhasının başladığı ifade edilen sürece zarar verilmemesi için olayın üstüne fazla gidilmediği, bir noktada müsamaha gösterildiği değerlendirilmektedir.

***

İkinci safha olarak nitelendirilecek gelişmelerin, bölücülerin açıklamalarından yola çıkarak, yol temizliği şeklinde tarif edilen, yeni bir millet yaratarak Türk Milletini bölmeye, egemenliği paylaşmaya, belli bir bölgede özerk yönetim yaratmaya ve devletin bütününde de etnik olarak söz sahibi olmaya yönelik düzenlemeler olacağı anlaşılmaktadır. Bu konuda yönetimle mutabakat sağlandığı ifade edilmektedir.
Ancak düzenlemelerin TBMM’de yapılması gerektiğinden, başta bölücü siyaset yapanlar olmak üzere bölücülerin tümünün, taleplerin karşılanmasında endişeye düştükleri kıymetlendirilmektedir. Bu endişelerin de sürecin Gezi Parkı olaylarının gölgesinde kalmasından, olaylardan dolayı yönetimin milliyetçi söylemlere ağırlık vermesinden, ülkenin seçim atmosferine erken girmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ayrıca diğer bir endişe de TBMM’nin tatile girecek olmasıdır. Bunun taleplerin karşılanmasında gecikme yaratmasından ve seçim atmosferi dahil çeşitli nedenlerle beklentilerine engel teşkil etmesinden çekindikleri anlaşılmaktadır. Hatta bölücüleri, tam fırsat bulmuşken sürecin tıkanacağı korkusu sarmıştır.
Yönetim, yapılacak düzenlemelerin bölücülerin isteklerine cevap vermek için değil, demokratik gelişim açısından yapılması gerektiğini ve yapılmasının da önceden planlandığını söylemektedir. Ancak ana dilde eğitim, yerel yönetimler yasası, terörle mücadele kanunu, buna ilişkin suçlara ait cezaların hafifletilmesi ve teröristlerin özgürlüğünü içeren düzenlemelerin yapılmasında güçlüklerle karşılaşacağını da bilmektedir.
Ana dilde eğitimin ayrı bir resmi dil ve dolayısıyla millet yaratmayı beraberinde getireceği bilinmelidir. Yerel yönetimler yasa taslağının da belediye yönetimlerinin daha fazla inisiyatif kullanarak “hizmette kolaylık ve çabukluk sağlama” iyi niyetinin ötesinde, egemenliğin devletle paylaşılarak bir nevi özerklik statüsü kazandıracağı ve bölücülerin istediği demokratik özerkliği çağrıştıran yapıyı ortaya çıkaracağı bir gerçektir.
Bu nedenle yönetimin, bir taraftan demokratik açılım adı altında bölücülerin isteklerini karşılamaya çalışırken, diğer taraftan da milletin hazmetme kapasitesini dikkate alarak bunların yaklaşan seçimlerde aleyhte kullanılmasını önlemeye çalıştığı düşünülmektedir.

***

Gezi Parkı gösterilerinin, iktidara karşı düzenlendiği algısıyla şiddetle üzerine gidildiğine şahit olunmuştur. Ancak bundan çok daha fazla hassasiyet duyulması gereken bölücü gösterilere karşı fazla hassasiyet gösterilmediği görülmektedir. Burada mevzubahis olan ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğidir. Türk Milletinin bekası, bütünlüğü ve değerleridir.
Demokrasinin gelişimi adı altında bölücülüğe fırsat yaratacak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Gerçek dışı söylemlerle Türk Milletini birbirine karşı kışkırtıcı ve ülkeyi kutuplaştırıcı yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Siyasetin ve düzenlemelerin mutlaka iktidarı devam ettirmek için değil, Türk Milletinin güvenliği ve refahı için yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları