Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Bölücübaşının isteğine boyun eğilmez

Ülkenin kuruluş felsefesine, varlığına, bütünlüğüne, güvenliğine, anayasaya ve anayasal düzene, mevcut yasal sisteme ve duyarlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vicdanına ters düşen ve adına çözüm süreci denen tavizler manzumesine yasal zemin oluşturmak maksadıyla düzenlenen kanun tasarısı, Meclis gündemine getirilmiştir. Bölücülerle görüşmelerin, müzakerelerin ve pazarlıkların yasal zemine oturtulması isteğinin bölücü teröristbaşı Öcalan’dan geldiği, bunda ısrarlı olduğu, hatta bunu dayattığı bilinmektedir. Böylece kendisini ve terör örgütünü legal muhatap olarak kabul ettireceği anlaşılmaktadır.
Ayrıca çıkarılacak kanunla, yönetimin ve görevlendirilecek kurum, kuruluş ve kişilerin, bölücülerle yapılacak görüşmelerden, müzakerelerden, verilecek tavizlerden ve uygulamalardan yasal olarak korunması da sağlanmış olmaktadır.

***

Terör örgütünün kurtarılmış bölge stratejisini tekrar yürürlüğe koyduğu bir ortamda verilecek tavizlerin, terör örgütü başta olmak üzere bölücülerin tümü tarafından, siyasal ve kültürel Kürtçülüğün başarısı olarak algılanacağı ve onların nihai zafere olan inançlarını artıracağı bilinmelidir. Suriye ve Irak başta olmak üzere Orta Doğu’da cereyan eden olaylar ve bunun getirdiği bloklaşmalar PKK’ya yeni bir hareket alanı sağlamakta ve siyasi bölücüler dahil, bölücülerin tümüne uygun ortamlar hazırlamaktadır. Böyle bir ortam içinde, “terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi” adıyla masum ve makul olarak görünen böyle bir kanunun göründüğü gibi olmayacağı, tam aksine toplumsal bütünleşmeyi zayıflatacağı, bölücülerin isteklerini artıracağı ve ülkeyi zor durumda bırakacağı değerlendirilmektedir.
Terör örgütünün, onun uzantılarının, destekçilerinin ve sempatizanlarının eylemleri çeşitli şekillerde devam etmektedir. Ancak sözde çatışmasızlık ortamının bozulmaması için güvenlik güçlerinin bu eylemlere müdahale etmediği veya onları gücendirmemek için yetersiz müdahalelerde bulunduğu görülmektedir. Böyle bir ortamda daha fazla taviz koparabilmek için eylemlerin devam etmesi de beklenmelidir.
Kanun çıktıktan sonra yapılabilecek düzenlemelerle teröristlere, suç işlemiş veya işlememiş olsun af getirilmesi ve toplum içine sokulması, onlara sosyal ve ekonomik haklar ve imkânlar sağlanması mümkün görülmektedir. Esasen terör örgütüne girmenin dahi suç olduğu bir tarafa bırakılmaktadır.
Çıkarılacak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yasasıyla da, bölücülerin istediği tarzda bir özerklik oluşturulması düşünülmektedir. Ana dilde eğitim konusunun genelleştirilmesi, dil ve ikinci bayrak özgürlüğüyle bu özerkliğin güçlendirilmesi hedeflenmektedir. Kimlik konusunun anayasaya girmesiyle, yerel yönetimlerin kısmi ekonomik bağımsızlık ve kaynakların kullanılması konusunda elde edeceği imkânlarla bölünmeye daha da yaklaşılacaktır.
Yönetimin uyguladığı politika ve stratejilerle kutuplaşan toplumda gerilim bir başka noktaya daha gidebilecek ve vatandaşlarımız arasında bir başka çekişmenin oluşmasına ve bunun artmasına sebep olunabilecektir.
Güvenlik güçlerimizin, şehitlerimizin, malul gazilerimizin, onların yakınlarının ve Türk Milletinin duyarlı fertlerinin vatan için verdiği mücadelenin, çektiği acıların, katlandıkları meşakkatin hiçe sayılarak, terör örgütü, onun başı ve bölücülerin tümüyle, vicdanların kabul edemeyeceği şekilde yapılacak müzakere, anlaşma ve mutabakatın, her ne kadar alıştırılmaya ve hazmettirilmeye çalışılsa da, kalıcı zemin bulmasının mümkün olamayacağı kıymetlendirilmektedir.
Irak’ta yaşanan olaylar neticesinde Barzani’nin ele geçirdiği tartışmalı bölgelerden çıkmayacağını beyan etmesi, Türkmenlerin hamiliğine soyunması, Kerkük üzerindeki etkisi ve yakında bağımsızlık için referandum yapılacağını söylemesi, bölgedeki durumu daha da kritik kılmaktadır. Yönetimin, Kürdistan olarak ifade etmekten kaçınmadığı Barzani yönetiminin bağımsızlığına, bazen kaçamak, bazen de doğrudan destek vermesi tehlikeli bir yaklaşımdır. Olayları bir bütün içinde değerlendirmekte fayda görülmektedir.

***

Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bir seçim tavizi olarak algılanan bu yaklaşımdan derhal vazgeçilmeli, devletin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği, siyasi rant ve iktidar uğruna görmezden gelinmemelidir.
Yeni Türkiye olarak tanıtılmaya çalışılan atmosferin hiç de iç açıcı olmadığı görülmektedir. Bizim bir tane Türkiyemiz, devletimiz, vatanımız ve Türk Milleti olarak adlandırılan milletimiz vardır. Devletin bir onuru, prestiji söz konusudur. Güvenlik güçleri örgütü etkisiz kılacak güçtedir. Yeter ki doğru kullanılsın arkasında durulsun. Terör örgütünün derhal kayıtsız şartsız silahı bırakıp adalete teslim olmasından başka bir çözüm yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları