Bölücü tiyatro, MHP üzerinden oynanıyor!

Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, İmralı görüşmelerine tepkisini şu şekilde dile getirdi:
“Oyunun son sahnesine geldik. İstedikleri belli. Bu işin iki meraklısı var, AKP ve CHP. Sponsor ABD, Avrupa, Irak Kürdistanı, İran olduğu müddetçe hiç kimse hiçbir şeyi değiştiremez. Barış tükenmektir, barış boyun eğmektir. Türkiye’nin geldiği nokta budur. Oyunun adı, Türkiye’yi parçalamak. Önce yerel yönetimler, sonra öz savunma güçleri, federasyon, sonra referandum ve Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan’la birleşmek, Anadolu’dan bir parça almak. Vazgeçin bu ahmaklıklardan, yazık edeceksiniz.”
Pamukoğlu, ayrıca milletin, sahte dinciler, sahte Atatürkçüler ve kurusıkı milliyetçilerden kendisini kurtaramadığı sürece, siyasi ve ekonomik düzlüğe çıkamayacağını söyledi.


***


Gerçekten de uzun yıllardır Türkiye, siyasi bir tiyatro sahnesine döndü. Roller, 12 Eylül’den sonra, Amerikan yörüngesinde, bir defa daha dağıtıldı. Buna rağmen, partiler milli eksenden koparılamadığı için cumhuriyetin kuruluş felsefesine kökten karşı çıkan din istismarına dayalı bir siyasi yapılanma oluşturuldu.
Öyle ki AKP’nin programı bile ABD’den gönderildi. AKP, “Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek zorundadır” dayatmasını kabul ederek kuruldu. Sonra CHP’deki roller de kaset darbesiyle değiştirildi. Bu defa, CHP de Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’nı uygulayacaklarını, Türkiye’nin çekincelerini kaldıracaklarını ilân etti.
Bu durumda geriye bir tek MHP kalıyordu. Asıl kritik rol ise MHP’yi kumanda edenlere verilmişti. Türkiye, hızla bölünmeye doğru sürüklenirken, milli direnç merkezi olan MHP ve Ülkü Ocakları’nın pasifize edilmesi, kendi iç sorunları ile uğraştırılması gerekiyordu. Nitekim şu ana kadar bu politikalar başarı ile uygulandı.


***


Fakat, tabiat boşluk kaldırmadığı gibi bir millet de kendi direncini ortaya koymaktan aciz değildir. Nitekim, emperyalizme karşı ulusalcılık diye yeni bir akım doğdu. Bu defa, ABD politikalarının Orta Doğu taşeronluğunu yapan AKP yönetimi, ulusalcılığı suç haline getirme girişimlerinde bulundu. Başaramadılar. Bunun üzerine, kelimeler üzerinden oyun oynayamayacaklarını, ulusalcılıkla milliyetçiliğin özde aynı olduğunu anlayıp doğrudan kavram olarak da milliyetçiliğe saldırmaya başladılar.
Öyle ki, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, en son “Bugün AKP’nin dostu PKK, İmralı, BDP olmuştur. AKP kılavuzları sürekli MHP’ye ve milliyetçiliğe saldırıyor, milletin ruhunu teslim almak istiyorlar. Direnen tek kale MHP kalmıştır, Başbakan’ın rahatsızlığının nedeni budur” demek zorunda kaldı.
Vural’ın sözleri özde doğrudur ama AKP, MHP ile niçin mücadele etsin? AKP ne zaman köşeye sıkışsa MHP yönetimi yardıma koşmuştur. AKP’yi tek başına iktidar yapan ilk seçim kararının alınması, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı yapılması gibi..


***


O halde AKP’nin derdi nedir? AKP’nin derdi, MHP yönetimi ile değil, MHP tabanı iledir. Çünkü MHP tabanı milli bir bilinçle yetişmiştir ve artık kendi partisini de milliyetçilik açısından sorgular durumdadır. Türkiye’de uygulanmakta olan bölücü politikalara karşı çıkabilecek en örgütlü kitle MHP tabanıdır. MHP yönetimi ise söylemde direniyor ama hiçbir eylem ortaya koymuyor. En büyük eylemleri, parti kurultayında diğer adayı destekleyen il teşkilatlarını kapatmaktır! Gerçi, “Niçin hiçbir eylem yapmıyorsunuz, sokakları kime bıraktınız?” eleştirileri yükselince ülke çapında mitingler yapma kararı da aldılar. Dilerim başarılı olurlar!
AKP esas olarak beyinlerdeki milliyetçi dirence saldırıyor. AKP propagandistleri de Türklüğün bütün değerlerini zayıflatmaya çabalıyor. Bu tiyatroyu bakalım daha ne kadar sürdürebilecekler!

Yazarın Diğer Yazıları