Bölücü terörün adını siz koyun
Bu ne biçim başlık demeyin. Böyle şeyler oluyor. Hatırıma şu örnek geldi. Ünlü Türk musikisi üstadı Hüseyin Sadettin Arel “Türk Musikisi Kimin?” adını verdiği kitabına, “Türk Musikisi Kimin?” sorusuyla başlıyor. Sonra da, cevabı sorunun içinde değil mi diyordu.
Bölücü teröre ad arama da buna benziyor. 30 yıldır adı belliydi, ama son zamanlarda görülen lüzum üzerine değişti. Artık yeni adı, PKK’nın dediği gibi “Kürt sorunu” oldu. Şimdi sıra “Kürt Sorunu” nun çözümünde. Bunun için, önümüzde tarihi bir fırsat varmış. Cesur adımların atılması gerekiyormuş. Haydi hayırlısı diyelim.
* * *
Bu yeni resmi ad üzerinde biraz durmalıyız. Önce “sorun” nedir, ona bakalım. Bir ülkede etnik veya benzeri bir sorunun olabilmesi için, devletin ve toplumun bunlara ayırım uygulaması gerekir. Bizde böyle bir durum yok. Bin yıldır da, bugün de bu böyle. Ama tam tersi olan, etnik/ırkçı ayırımcılık, hatta bölücülük var. Bunun adı, “Kürt sorunu” değil, ırkçı bölücülüktür. Önümüzdeki sorun bundan ibarettir.
Dünyanın hiçbir devleti, insan haklarıyla ilgili hiçbir sözleşmesi ırkçılığı kabul etmez. Çünkü devleti bir millet kurar, buna da milli/ulusal devlet denir. Zamanımızda geçerli olan da budur. Milletin içinde ırk, dil, din gibi gruplarının olması bu gerçeği değiştirmez. Zira bunların hepsi de milletin eşit bireyleridirler.
Tarihi fırsat olarak gösterilen terörü çözmek için atılacak adımlar bellidir. Yıllardır ABD, AB, Barzani, PKK ve DTP tekrarlayıp duruyor. Bunlar; 1- Genel af çıkarılması. 2- Egemenliğin TBMM’de paylaşılması için iki dilli, iki kimlikli rejime geçilmesidir. Bunun devletler hukukundaki adı; egemenliğin ikiye bölünmesidir. Yani bir bölününce iki oluyor. Başka bir ifade ile milli/ulusal devlet yıkılıp, yerine ortaklık devleti geliyor. Terörist başının üniter yapıyı bozmadan dediği çözüm budur. Türkiye yine TBMM’den, Ankara’dan yönetilecek, ama egemen güç iki olacak. Bu birinci aşamadır, şimdilik “özerk bölge” olmayacaktır. Irak’ta yapılanın bir bölümü gibi.
Böylece bin yıllık egemenliğe son verilecektir.
* * *
Dikkat edilirse son zamanlarda bölücülük tedavülden kaldırıldı, sadece terör kaldı. Çözülecek olan da bölücülük değil, terör oldu. Tam bu noktada Başbakan’ın Ermenistan sınırının açılması için söylediğini hatırlayalım. Özetle; “İşgal oldu, sınır kapandı. Sebep işgaldir. Sebep kalkmadan netice kalkar mı? diyor. Çok doğru bir mantık. İyi de, bölücülük sebep, terör sonuç olduğuna göre, sebep kalkmadan terör nasıl kalkacak? Aynı mantık burada niçin yok?
Terörü etkisiz kılmak için ABD ve Irak’la, (Barzani-Talabani dahil) anlaşıldığı söyleniyor. Hatta ABD askeri güçlerinin Kandile yığınak yaptığı haberleri var. Diyelim ki bunlar doğru ve iyi. Ancak, sonuç olan terörü doğuran ” sebep “, yani PKK’nın bölücü istekleri yapılarak bu gerçekleştirilecekse, bu terörün zaferi demek değil mi?
Bu kargaşada bir de ” açılım “dan söz ediliyor. Rumlara ” açılım “, Ermenilere ” açılım “, Barzani’ye ” açılım “, bölücü teröre ” açılım. “ Kısaca, kim ki, topraklarımıza göz koymuş, ilaç olarak ” açılım “ yapalım deniliyor. Bu da yetmezse sıradaki, ” Demokratikleşme, eşitlik, özgürlük “ devreye girer. Hasılı yüz yıllık bir oyundur gidiyor.
Sonuç: Çözüyoruz veya çözdük diyenler bir daha düşünmeli. Çözülen kim, çözülen ne? Bu yolda atılacak her adım, verilecek her taviz çözümün değil çözümsüzlüğün, kaosun, keşmekeşin bütün ülkeye yayılması demektir. Akan kan azalmaz artar.
Ama bilinen gerçek çözümü tekrarlayalım. Bölücü teröristler silahı bırakıp, Türk adaletine teslim olduklarında, sömürgecilerin oyunu bozulacak ve ülke kardeşçe çözüme ulaşacaktır. Bu çözüm, bu vatan üzerinde yaşayan herkes için, hatta ülkesine ihanet gafletine düşürülmüş bölücüler için de en iyisidir. Bunun dışında yol yoktur.