Bölücü terör ne istiyor?
Adı üstünde, ne istediği belli. Terör ülkeyi bölmenin aracı, amaç ise ayrı bir egemenlik kurmaktır. Bu elbette Milletimize ve Vatanımıza ihanettir; ama bu ihaneti PKK 1978 kuruluş bildirisiyle ve sözcülerinin günümüze kadar verdikleri resmi beyanatlarla açıkça ortaya koymaktadır. Sadece beyanatla da değil, vahşi terör eylemleri ve "özyönetim" hezeyanlarıyla...
"Tamam da, bilinen bu gerçekleri yazmaya ne gerek var" diyebilirsiniz. Unutmayınız ki bilmeyenler de var, hem de az değil. Bunların bir kısmı, 2015 Haziran seçimlerinde bölücü terör örgütünün partisine oy vermedi mi? Şurada burada, anlamını kendisinin de bilmediği bir ezberle, "Dillerini konuşsunlar, demokratik ve kültürel haklarını verelim, bu iş bitsin" diyenlerle karşılaşmıyor muyuz? Anlaşılan, 12 yıldır yapılan beyin yıkamalar boşa gitmemiş.
En iyisi başlıktaki sorunun cevabını bölücü elebaşları nasıl vermiş ona bakalım:
PKK Kuruluş Bildirgesi 1978: "Bağımsız ve Birleşik Kürdistan'da bir halk diktatörlüğü kurmaktır... Kürdistan'ın dört parçalı bir sömürge statüsü içine alınmasından ve bu statü içinde Kürt halkının tüm ulusal değerlerinin tahribinden, emperyalizm ve sömürgeci devletlerle iş birlikçileri ortaklaşa sorumludur. Bağımsız, birleşmiş ve demokratik bir Kürdistan için ileri!"
PKK açıklanan bu hedefe, Irak ve Suriye'de emperyalist dedikleri ABD, AB ve İsrail sayesinde ulaşmış görünmektedir. İran'da, teröre göz açtırılmadığı için henüz ciddiye alınacak bir gelişme yoktur. Türkiye'de ise 1990'ların ikinci yarısında, teröristbaşı yakalanıp idama mahkûm edilmiş, yenilerek dağıtılan bölücü terör örgütü eylem yapamaz hale getirilmişti. 2003'ten itibaren demokratikleşme (!) adına Türk Milletini ayrıştıran etnik siyasetin sonucu olarak ülke bütünlüğü pazarlık masasına yatırılmış ve bugün başkenti bombalayacak konuma gelmiştir.
Bölücüler için "Kürt ve Kürdistan sorunu" neymiş, kendilerinden dinleyelim. Son dönem bin yıldan beri kesintisiz olarak Türk Hâkimiyeti altında Vatan yaptığımız bu coğrafyanın adı neymiş görelim:
PKK'ya yardım ve yataklıktan hüküm giyen Leyla Zana diyor ki: "Bizler açısından Kürt ve Kürdistan sorunu, Kürdistan coğrafyasında Kürtlere idari-siyasi statü verilmeden çözülemez... Orta Doğu'da meydana gelen gelişmeler [emperyalist tuzaklar SS.]...önemli fırsatlar ortaya çıkarmıştır. Güney Kürdistan parçası [Barzanistan SS.] bu fırsatlardan ilk halkayı oluşturmaktadır. Güney Batı Kürdistanlı [Suriye'nin kuzey toprakları. SS.] güçlerin birlik çabalarını destekler, onların özgürlüğünü kendi özgürlüğümüz sayarız."
HDP Eş Başkanı Demirtaş "Statü nedir?" diye sorup cevabını şöyle veriyor: "Özerk Kürdistan", "Özerkliğe dayalı Yerel Yönetim", "Kanton", "Federasyon" ve "Kürt devleti". Sonra da, "Üç tane Kürt devleti var" dedikten sonra dördüncüsü için "Kürtler statü istiyor" şeklinde konuşuyor. Bu söylemlerin sahibi Demirtaş'ı dinleyelim:
"Kürtlerin statüsü olmalı. Türkiye'de statü nedir? Özerk Kürdistan ve Türkiye genelinde de özerkliğe dayalı yerel yönetim reformu... Biz bunu açıkça savunuyoruz. İşte Suriye'de Kürt halkı, kendi sistemini geliştiriyor. Kantonların her biri bir devlettir aslında. Üç tane Kürt devleti var orada. İşte Federal Kürdistan bir devlettir...
Kürtler artık statü istiyor... Direnenlerin talebi, öz yönetim talebinin kabul edilmesidir. Dolayısıyla sanki orada sırf bir insan hakları ihlali yaşanıyor ve o insan hakları ihlalini durdurursak sorun çözülmüş olacak gibi bir anlayış yanlıştır. Bunun siyasal talep alanına taşınması lazım. Bu bir insan hakları sorunu değildir, bu siyasi bir sorundur."
Örnek olarak verilen bu üç temel delilde açıkça ifade edildiği gibi sorunun, "Kürtler statü istiyorlar" söylemiyle "devletleşmek" olduğu ortaya konmaktadır. Diğer ifadesiyle; "Demokrasi, özgürlük, dil, kültür ve insan hakları" gibi kavramların arkasına saklanan ihanetin, Vatan topraklarımızın, Milletimizin ve Devletimizin bölünmesi ve etnik bir devlet kurmak olduğu, başından beri belli değil mi? Ama hâlâ uyanmayanlarımız var.
BOP'un hedeflerinden olan "ikinci İsrail" herhalde böylece kurulmak isteniyor.