Biz bu enflasyon için neler, neler verdik

Merkez Bankası 2013 yılı enflasyon hedefini yükseltti. Yeni hedef olarak enflasyon alt sınırı yüzde 5.2 ve üst sınırı da 7.2 olarak belirlendi. Ancak 2013 enflasyonu üst sınırdan daha yüksek çıkabilir.

2000’li yıllara kadar yüksek enflasyon, ekonomiyi kırılgan yaptı. Yerli ve yabancı yatırımları caydırdı. Gelir dağılımını bozdu. Siyasi istikrarsızlık yaratı. 2004 yılı ve sonrası enflasyon yüzde 10’lar seviyesinde çekildi. 10 yıldır bu düzeyde kronikleşen enflasyonu bir türlü çözemiyoruz. Yanlışımız, yapısal hale gelen enflasyonu günlük politikalarla çözmeye çalışmamızdır.
Enflasyonun yüzde10’lar seviyesine çekilmesinde 4 faktör önemli oldu.
1) Küresel ekonomide enflasyonist konjonktür sona erdi ve bütün dünyada enflasyon oranları düştü.
2) 2001 yılında hazırlanan 3 yıllık “güçlü ekonomiye geçiş programı” toplam talebin düşürülmesini öngörüyordu. Mamafih çiftçiye verilen destekler yüzde 50 oranında azaldı. İşçi ve memura büyümeden ayrıca pay verilmedi.
3) AKP iktidarı, bütçe açıklarını azalttı. Sıkı maliye politikası uyguladı
4) Merkez Bankası enflasyon hedeşemesine gitti. Döviz kurlarını enflasyonla mücadele amacı olarak kullandı.
Ne var ki, hem bu politikaların olumsuz etkisi de oldu hem de 2004 Mart ayında yüzde 10’lar seviyesine inen enflasyon halen yüzde10’un altında ve üstünde seyrediyor... Hem de dünyada enflasyon ekonomik sorunların ilk sırasından çıktı. Türkiye’de ise halen anti enflasyonist politikalar öncelikli politikalardır.
2001yılı güçlü ekonomiye geçiş programı ile çiftçiye yapılan desteğin azalması, köyden kente
göçü artırdı. Bu göç 2008-2009 krizine kadar sürdü. İşçiye ve memura büyümeden hiç veya
düşük pay verilmemiş olması ile çiftçiye verilen desteğin azalması ile birleşince gelir dağılımı bozuldu.
Ayrıca gelir dağılımına görülmeyen bir darbede batık bankaların maliyetinin topluma yayılması yoluyla geldi. Bu bankalara aktarılan takriben 200 milyar liralık kaynak, halktan vergi ile toplandı ve kamu varlıkları satılarak kapatıldı.
Sonuçta gelir dağılımı bozuldu... Bir yandan yoksul sayısı arttı... Diğer yandan dolar milyarderi arttı.
Sıkı mali politika ve bütçe açıklarının azalması, Türkiye’ye yabancı yatırım sermayesinin girmesini hızlandırdı... Ancak altında iki önemli görülmeyen maliyet oluştu...Birisi:Doğrudan yabancı yatırım sermayesi, kârlı bankalar ve kârlı işletmeler ile kâr eden kamu altyapı yatırımlarını satın aldı. Sıfırdan yeni fiziki yatırım yapacak sermaye gelmedi. İkincisi:Bankaların yüzde 50’si ve milli sanayimiz dediğimiz imalat sanayinin yüzde 58’i yabancı kontrolüne girdi. Şimdi bu yatırımlar nedeniyle yabancı sermaye yılda 6-8 milyar dolar dışarıya kâr transfer ediyor.
2006 yılından beri MB’nin yaptığı açık enflasyon hedeşemesi hiçbir yıl tutmadı. Bu nedenle MB prestij kaybetti. Zira enflasyon hedeşemesinde tüm para politikası ve faizler hedefe göre belirlenir. Hedef tutmayınca bankaya olan güven azaldı.
MB’nin düşük kâr politikası ile kur artışlarına güçlü müdahale etti.. Kur düşüşlerinde pasif kalma şeklinde oldu. Bu nedenle TL aşırı değerlendi ve Türkiye son on yılda 340 milyar dolar cari açık verdi.

Yazarın Diğer Yazıları