Biz borçlanıyoruz... Çocuklarımız ödeyecek...
Hazine müsteşarlığı, 2013 üçüncü çeyrek itibariyle Türkiye’nin dış borç stokunun 367.3 milyar dolar olduğunu açıkladı. Geçen sene dış borç stoku 339.0 milyar dolardı. Demek ki dış borçlarımız 9 ayda 28.3 milyar dolar arttı.
Yine Türkiye’nin dış borçları 2002 yılında, 129.6 milyar dolardı. 10 yıl 9 ayda 237.7 milyar dolar arttı. Bunun içindir ki cari açık ve dış borçlar ekonominin yumuşak karnıdır. Cari açık düşmüyor. Dış borçlar ise hızlı artıyor.
Dış borçlardaki artışa karşılık, kamu borçları düştü. 2003 yılında AB tanımlı kamu borç stokunun GSYH oranı yüzde 67.7 iken, 2012 yılında yüzde 36.2’ye geriledi. Halen kamu borçlarının yüzde 70.7’si TL cinsinden, yüzde 29.3’ü ise döviz cinsindendir. Türkiye’nin iç borçlarını azaltarak, Maastrich kriterlerinde konu olan yüzde 60 sınırının altına düşürmesi, mali disiplinin önemli bir başarısıdır. Buna rağmen Türkiye’nin dış borçlarının 367.3 milyar dolara yükselmesi, daha da önemli bir başarısızlık ve yeni sorundur.
Üç nedenle Türkiye’nin dış borçları daha önemli bir sorundur.
1) İç borçlar, milli gelir içinde transferlere neden olur. Eğer reel faiz oranı yüksek ise devletten özel sektöre, tersine reel faiz eksi ise özel sektörden devlete kaynak transferi olur. Buna karşılık dış borçlar yurt içine kaynak girişine, faiz ve anapara geri ödeyince de kaynak çıkışına neden olur. Üstelik eğer dış borçlar bizde olduğu gibi, yatırım yapmak ve üretim yapmak için değil de cari açıkları kapatmak için alınıyorsa, geri ödeme halinde kaynak çıkışı fakirleşme getirir.
2) Özel sektörün ve bankaların ve bir yıldan kısa vadeli dış borçları 109.3 milyar dolardır. Parasal sıkılaştırma veya küresel sorunlar nedeniyle bu borçların çevrilmesinde sıkıntı yaşanabilir. Kaldı ki kur artışları da bu borçların maliyetini artırarak, birçok özel kuruluşun sıkıntıya girmesine neden olabilir. Dalgalı kur sistemi olduğu için ani devalüasyonlar olmaz ve fakat TL halen daha değerli olduğu için her zaman kur artışı olabilir. Devalüasyon, sabit veya ayarlanabilir kur rejimlerinin olduğu ekonomilerde, milli paranın yabancı paralar karşısında değerinin düşürülmesidir. Tersi döviz kurlarının ekonomi yönetimi kararı ile artırılmasıdır.
Dalgalı kur sisteminde ise günlük kur ayarı piyasa tarafından yapılmaktadır. Piyasa tarafından yapılan bu ayarlamalar, bazen sabit ve ayarlanabilir kur rejiminde yapılmış olan devalüasyonlardan daha yüksek oranlı olmuştur. Söz gelimi Türkiye’de 2013 Ağustos ortasında 1.92 lira olan dolar kuru Ağustos sonunda 2.03 liraya çıkmıştır.
3) Öte yandan, iç borçların ödeme sorunu olmaz. Siyasi iktidarlar yetki alarak daha fazla borçlanabilir. Enflasyonla iç borçlar ödenebilir. Oysa ki dış borçları ödemek için, ister devlete ait olsun, ister özel sektöre ait olsun, aynı zamanda dövize ihtiyaç vardır. Türkiye döviz yaratamayan, üstelik de her yıl cari açık veren bir ülkedir. Bu anlamda yeni dış borç almak zorlaşırsa, sermaye hareketleri yavaşlarsa döviz sorunu ortaya çıkar ve dış borç ödeme sorunu yaşayabiliriz.
Geçmişte bu sorunu biz ve birçok gelişmekte olan ülke yaşadı. Avrupa halen borç krizinin negatif etkilerini yaşıyor.