Bismil-lah!
PKK’nın siyasal destekçisi BDP adlı partinin yönetici ve üyelerinin “bağımsız” olarak genel seçimlere girememesindeki engel YSK’nın (Yüksek Seçim Kurulu) aldığı kararla kaldırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten ve o Cumhuriyeti korumak için Meclis’te yemin eden Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP İktidarı yöneticileri ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gayretleriyle “yargı siyasete alet edilmeden” (!!), yargı üzerinde hiçbir baskı uygulanmadan (!!) sorun çözüldü.
Oysa biliyorsunuz, yargıçların (YSK) karar almalarına etki etmek, bu konuda demeç vermek, yönlendirici tutum ve davranışlara girmek, Türk Ceza Yasası’nda açıkça cezalandırılan bir durum.
Adam sen de, kimi kime şikâyet ediyoruz? Şurada seçimlere ne kaldı, hep birlikte bunu da unutur, rahatlarız!
Geçici heveslerin oyuncağı...
Bu hafta “Ulusal Egemenlik” haftası.
Dün 23 Nisan’dı ve Atatürk’ün çocuklarımıza armağan ettiği bu bayramı kutlamaya başladık.
Bugün üzerinde durulmayan “ulusal egemenliği” Mustafa Kemal şöyle tanımlıyor:
“Hâkimiyeti Milliye üç büyük dayanak noktası tanır: Zekâ, irfan (kültür), hamiyet (vatanseverlik).
Milletin hâkimiyeti ne sermayelerin, ne içi boş siyasetlerin, ne kinlere, menfaatlere, ikbal ve geleceklere yönelik geçici heveslerin oyuncağı olamaz.”
91 yıl sonra bugün, ulusal egemenliğimiz yerlere serilerek, yine ülkemizin birçok yerinde ateş, kan ve isyan vardır.
BDP’lilerin adaylık durumunu protesto bahanesiyle, başta Diyarbakır’ın Bismil ilçesi olmak üzere ayaklanmalar oldu.
Atatürk’ün partisi CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu bile bunları hiç eleştir(e)medi, üzerinde hiç durmadı, dikkati başka yerlere çekecek açıklamalar yaptı.
Yakıştı mı?
Ne uğruna bunlar?
Atatürk diyordu ki, “Vatan olmazsa parti ne işe yarar?”
Türkiye bugün neye ve nereye doğru “Bismil-lah” diyor?
Sorun çözülmedi
Devlet, hükümet ve ana muhalefetin çabasıyla çözüldü sanılan BDP’li bağımsızlar sorunu başka boyut kazandı.
Ankara 1. Bölgede de bir adayları var. Hem bana siyasal rakip hem de T.C.(!) yasalarını takmadıkları için şunu bir inceleyeyim dedim.
Tahminim doğru çıktı, yine yasalara uymamışlar.
Durum şu:
BDP’li adayların bir kısmı hâlen partili ve yasaya göre bağımsız aday olamıyor!
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 40. Maddesinin 3. Fıkrası, “Bir kimse, .... partisinden istifa etmedikçe bağımsız aday olamaz” demektedir.
Partilerden istifa ise, istifa eden kişinin parti genel merkezi tarafından Yargıtay’a bildirilmesi ve orada parti defterine işlenmesi ile kesinleşmektedir.
Oysa, BDP’li bağımsız adaylar 22 Nisan 2011 tarihi itibariyle hâlen partilerinin resmi internet sitelerinde yönetici ve üye olarak görünüyordu. (Örneğin: Gültan Kışanak: BDP Eş Genel Başkanı; M. Salih Yıldız: Genel Sayman; Sebahat Tuncel: MYK Üyesi ve Hasip Kaplan da BDP Parti Meclisi Üyesi olarak görülmektedir.)
Durumu netleştirmek için aynı gün (22.04.2011) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na (Siyasi Partiler Masası’na) resmi başvuru yaptım. Yargıtay’dan gelen resmi yazıda da, adı geçen BDP’li bağımsızların, hâlen parti üyesi ve yöneticisi olduğu bildirildi.
Sonuçta, bu kişiler hem kendi resmi belgelerinde hem de özellikle Yargıtay belgelerinde resmen BDP’li.
Milletvekilleri geçerli olur mu?
Böyle bir durumda, bu adaylar milletvekili seçilse bile geçerli olur mu?
Türkiye teröre, yasa dışılığa boyun eğerek mi demokrasi ve barış sağlanacak bu ülkede?
Tüm Türkiye’de insanların, kurumların, yasaları uygulayacak ve uygulatacak devlet kurumlarının ve anayasaya göre görev yemini eden siyasal partilerin korkutulup susturulduğu bir ortamda;
Atatürk ve ilkelerinin yılmaz savunucu ve korkmayan bir milletvekili adayı olarak hukuk ve adalet istemek görevimdir diye düşünüyorum.
Önceki gün elimdeki belgelerle YSK’ya başvursaydım ne sonuç çıkacaktı bilmiyorum.
Bu yüzden, durumu belgeleyerek anında kamuoyu ve medya ile paylaştım. Amacım, AKP İktidarının ülkeyi nasıl bir seçime götürdüğünün bilinmesi ve tescilidir.
Hepsini cılkı çıkan hukuk sistemine değil, tarihe havale ediyorum.
HAYAT DEĞİRMENİ
Atatürk’ün ifadesiyle Avrupa’nın “hayvan sürüsü” olarak gördüğü milletimiz; geçmişi unutmadan, ulusal egemenliğinin değerini daha iyi anlamalı ve sahip çıkmalıdır.